Adını veremiyorum. Yakınlarda tanıştığım bir dostum bu. 15 yaşında iken bir aile davası yüzünden hapse girmiş. 6 yıl içeride yattıktan sonra çıktığında kendisine söz vermiş:
"Ben, altı yıl yattığım bu cezaevine müdür olacağım."
Yolu yordamı neyse hepsini başarmış, zorlu sınavlardan geçmiş ve kazanmış.
1982 yılından beri bu cezaevinin müdürü. Sicilinde tek leke yok.
İzmir İl İnsan Hakları Komisyonu'nda üyeyim. Komisyona, yoğun olarak cezaevlerinden şikayetler geliyor:
Fiziksel eksiklikler, sağlık, yemek, baskı gibi konular öncelikli. Komisyon üyeleri, bu cezaevlerine gidip, hem mahkumları hem de yöneticileri dinleyip rapor hazırlayarak üst makama bildiriyorlar.
Şikayetler belli cezaevlerinden geliyor. Şakran, büyüklüğü ve özellikleri itibariyle en çok şikayet aldığımız cezaevi.
Ama dostumun müdürlüğünü yaptığı cezaevinden; benim üyeliğim süresince tek şikayet gelmedi.
Sebebini sordum:
"Mahkum psikolojisi" dedi ve ekledi:
"O psikolojiyi biliyorum ve onlara bu psikolojiyle yaklaşıyorum. Cezaevlerinin bir tatil beldesi ollmadığını, ancak her mahkumun bir insan olduğunu da hatırlatarak onlara yaklaşıyorum. Onlara iyi yemek veriyorum. Tabldot 6 lira. Çorbasından salatasına, etli yemeğinden tatlısına kadar. Sadece evet sadece altı lira."
Doğrusu bir iki menüyü anlattı, kendimi Adil Müftüoğlu'nun lokantasında zannettim.
Dostum, şair. Yiğitlik üzerine şiirleri var. Kitaplar yayınlamış. Cezaevi yönetmenin ayrı bir psikolojisi olduğunu anlattı o gün. En çok da güveni vurguladı.
Yaklaşık 33 bin kişinin öldüğü Erzincan Depremi 27 Aralık 1939'da meydana geldi. Hava sıcaklığı -10 derece idi. Enkaz altında insanlar vardı. 29 Aralık'ta Cezaevi müdürü, mahkumları, bu enkaz çalışması için serbest bıraktı.
Mahkumlar, canla başla çalıştılar. İçlerinde iki de idam mahkumu vardı.
İşleri bitince tamamı geri döndü.
Devlet, cezalarının üçte birini affetti.
Dostumun bahsettiği işte böyle bir güvendi herhalde.
***
Hala televizyonumuz yok, biliyor musunuz?
İzmir'de o kadar çok TV kanalı vardı ki, bir zamanlar.
Kanal 1... Numan Özdil'in kurup yıllarca yaşattığı. SKY TV... Bir zamanların klasiği. Kordon TV. Bütünüyle bölgesel. İzmir'den de yayın yapan Flash TV. Ve Yeni Asır'ın kardeş kuruluşu Yeni Asır TV.
Son olarak da Ege TV.
Çoğunun kuruluşunda Erol Yaraş'ın çabaları var. Çünkü Erol Yaraş, belki de İzmir'de ilk TV eğitimi almış gazeteciydi 1980'li yıllarda.
Kanalların birer birer kapanmasında; hiç şüphesiz Egeli iş adamlarımızın sahiplenme duygusunu sunamamaları büyük bir sebeptir. Sahiplenmediler ve sonunda aslında kendi seslerini de kısmış oldular.
Sahiplenselerdi ve o yerel kanallara reklam verselerdi, o kaynakları, kendileriyle hiç ilgilenmeyen ulusal kanallara aktarmasalardı, bütün bu kanallar şimdi yaşıyor olacaktı.
SKY TV, yayında ama uyduda yok. Nasıl izleyeceğiz, bilemiyorum.
Ege TV ile ilgili umutlar da söndü. Pazarlıklar sonuçsuz kaldı.
Yeni bir umudu yeşertmek de neredeyse imkansız.
Yani koskoca İzmir, bir TV kanalına sahip çıkamadı.
Şimdi ne oldu?
Yeni bir yol denendi. İnternet üzerinden yayın yapan kanallar kuruldu. Öncüsü yine Erol Yaraş. Ben TV ile, bu modeli yıllardır sürdürüyor. Ardından Seçkin Öner, bir kanal kurdu. Deneyimli TV'cinin bu işi de başardığı görülüyor. Son olarak da Engin Vardar, kendi adına bir kanal kurup yayına başladı.
Rota, böyle bir konsepte kaymış oldu. Sonuçta aynı zenginliği sunuyorlar. Bilgisayarları elimizden düşürmediğimiz günümüzde bu kanallar, bir de cep telefonuna ulaşıyor facebook yoluyla. Yani her ortamda izleyebiliyorsunuz.
Hem de keyifle.
***
CHP ve İyi Parti
Meral Akşener liderliğindeki İyi Parti, örgütlenmesini hızlı bir şekilde sürdürüyor.
Yorumlar muhtelif. Kimi bu partinin ölü doğduğunu, kimi bütün siyasi dengeleri kısa zamanda bozacağını, kimi de çok başarılı bir çizgi izlediğini ve umut vadettiğini söylüyor.
Görünen o ki, İyi Parti bir Merkez Sağ partisi olacak.
Tıpkı geçmişteki ANAP gibi.
Zaten kurucular çeşitli siyasi partilerden.
AKP'lisi var, CHP'lisi var, MHP'lisi var.
Özellikle İzmir'de kurucular listesinde CHP'liler çoğunlukta gibi.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin Kuşadası'ndaki gecelerinde CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu ve Kuşadası'nın CHP'li Belediye Başkanı Özer Kayalı ile konuşma imkanı buldum. Her ikisi de İyi Parti'nin en çok CHP'ye zarar vereceği görüşünde. Özellikle İzmir örgütünde CHP'li küskünlerin yer alması, onları da düşündürüyor.
Bu hız devam ederse, hiç belli olmaz, İyi Parti, Merkez Sol'a sarkabilir. Ancak Purçu da Kayalı da CHP'nin bu süreçte yeni stratejiler geliştirmesi gerektiği görüşünde. Küskünler üretmekte üstüne olmayan CHP'nin bu gerçeği görecek kadroları üretmesi gerekecek gibi görünüyor.
***
Dünyada mekan
Bu üç imar garabeti fotoğraf da İzmir’de çekildi. Zaten facebook’da dolaşıp duruyor bunlar. Tek duvar üzerine dikilmiş garabetle, merdiven harikası(!)nın birkaç yıl öncesine ait olduğu söyleniyor. Yerlerinde durup durmadıklarını bilemem. Ama üçgen bina var ya, işte o bina hala ayakta. Buca’nın Adatepe Mahallesi’nde 11 Sokak’ta bütün güzelliği (!) ile duruyor.
Bu garabetlere hangi aklı evvel izin vermiş, bunları hangi zevksiz müteahhitler yapmış, vallahi de bilmek istiyor insan. Sonra da onları bir güzel teşhir etmek.
Bir kent, bu kadar tahrip edilemez. Bir kente bu kadar hakaret olmaz. Bir kent, ne yapar ki, bunları hak eder?
Cevap arıyoruz.