Geçtiğimiz günlerde dumanı tüten bir mangalın başında sucuklar yanmasın diye ateşi yelleyen bir zevat vardı ekranlarda..


Kalabalıktılar mangal başında..
Önemli insanlar gibi duruyorlardı..
Ama hayli ünlü ve güçlü insanlar oldukları; ün ve güçleri kadar önemli olmadıkları da ayrı bir gerçek.
Oysa Kayseride hemen aynı dönemde bir Abdullah Gül müzesi açıldı.
Ağır abilerden oluşan bir kalabalık, önemleri kendilerinden menkul kıymetli bir hazirun vardı.
Onlar benim derdim ve umurum değil..
Beni ilgilendiren bu açılışta hazır bulunan birisi..
İngiltere büyükelçisi Richard Moore..
Onun bu Kayseri”ye üçüncü ziyaretidir.
2008”de İngiltere Kraliçesi tarafından Büyük Şövalye nişanı ile taltif edilmiş, “SÖR” ünvanı ile yüceltilmiştir.
Kendisi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü diye bilinen “Chatham house” mensubu bir şahsiyettir ki; bu enstitü Abdullah Gül”e ne tesadüftür ki, tam da İstanbulu İngilizlerin işgalinin yıldönümünde verilmesini teşvik etmiştir.
Chatham özelikle orta doğuyu şekillendiren,  Sykes Picot haritalarını çizerek Sevr”i şekillendiren bir yuvarlak masa olup kararları konusunda hiçbir açıklama yapılamayan bir anlamda çok gizli “illuminati” yasası uygulayan bir masadır..
Üstelik bu ödül Türkr bayrağı takmayan MMS İllustrious adlı gemiyle 1918 de boğaza demirleyen İngiliz zırhlısının merlediği noktaya demirleyerek gemiye gelen Güle nişanını takdim etmiştir.
Bu masanın adı sonra “Kraliyet uluslararası enstitüsü olarak değiştirilmiş olup Exeter Üniversitesi ile organik bağını perçinlemiştir..
Abdullah Gül bir Exeter mezunudur..
İslam kalkınma bankasının bütün önemli yöneticileri bu üniversitede doktora ve yüksek lisans yapmış kişilerden seçilmektedir..
Şimdi sıkı durun..
Bütün bunlar bir araya gelip oluşurken bunların farkında olmaları gerekenler ne yapıyorlardı?.
Mangaldaki sucukları yelliyorlardı..
Bilmiyorlardı ki:
 “Chathamda olan chathamda kalır..”