Müdara veya mudara, bir ahlak ve siyaset terimi olarak, bir kişi veya topluluğun kendisine kötülük yapacağından korkarak, istemediği halde, onlarla iyi geçinmeye çalışmasıdır.

Huzursuzluğa yol açmamaları için onlara nazik davranarak, onların kötülük yapmalarını önlemek veya gönüllerini almaktır. Böyle bir davranış, çıkar sağlama amacıyla yapılırsa, bu müdane (yağcılık) olur ki; İslam hukukçularına göre müdahene haramdır. Mudarayı Hz. Muhammed ve İslam hukukçuları onaylamışlardır.

Ikinci Yazı 2

Aşıkpaşazade tarihinde, Osman Bey'in Bilecik Rumlarına karşı mudara siyaseti izlediği yazılıdır. O, Bilecik Rumlarına hoş görünerek, onlara idare etmiştir. Osman Bey'e, Bilecik Rumlarına (kâfirlerine) neden bu kadar ilgi gösterdiği sorusu sorulmuştur. Cevaben şunu söylemiştir; Osmanlı ailesi Bilecik’e geldiklerinde garip, hamisiz imişler; Bilecik Rumları, Osmanlılara destek olmuş. Osman Bey de onlara karşı müdara siyaseti izlemiştir. Hatta Osman Bey, neslinden gelenlerin Bilecik Rumların karşı vefalı davranmalarını vasiyet etmiştir.

Ikinci Yazı 1

RUMLARI İDARE ETMİŞ

O, askeri ve siyasi olarak bir güç odağı halinde olan Bilecik Rumlarını doğrudan karşısına almamış, onlara karşıikiyüzlü bir siyaset izlemiş, onları böylece pasifize etmiştir. Kimi tarihçiye göre, Osman Bey'in yaptığı ikiyüzlülüktür. Osmanlı ailesi ile Bilecik Rumları arasındaki müdaraya dayanan bu ilişkinin sebebi nedir? Dünyaca ünlü merhum tarihçimiz Halil İnalcık, Belleten dergisindeki Osman Bey ile ilgili makalesinde doğrudan bu konuya değinmiyor ama Osman Bey'in Bilecik Rumları ile olan iyi ilişkilerine atıfta bulunuyor. Bilecik Rumları, neden Osman Bey'i desteklediler? Bunun cevabı olarak, Osman Bey'in Bilecik Rumlarını Germiyanlılara karşı koruduğunu belirtiyor. Rumlara ve tekfurlara karşı bir saldırının, Osman Bey'in haklarına karşı gelmek anlamını taşıdığını ifade ediyor. Çünkü Rumlar, Osman Bey'e haraç ödüyorlardı. Bilecik Rumları da Osman Bey’e çok itimat ediyorlardı. Osman Bey Germiyanlılarla cenk ettiği sürece Bilecik kâfirleri ‘gayet ferah’ kalırlardı. Bilecik Rumları bu düşmanlığın devamından yanaydılar; Osman Bey'in himayesinden yararlandıkları için onlar da Osman Bey'e muti göründüler. Karacahisar tekfuru ise Osman Bey'le yaptığı anlaşmayı bozduğu için Osmanlılar açısından düşman konumuna girmişti. Görüldüğü gibi taraflar arasındaki ilişkiler samimi değildi. Her iki taraf da kendilerinden daha güçlü olana (Germiyanlılar) karşı görünüşte bir ittifak yapmışlardı. Osmanlılar, Germiyanlılarla doğrudan düşmanlık içinde iken, Bilecik Rumları dolaylıolarak düşmanlık içindeydiler. İnalcık’a göre, Osman Bey ile Germiyanlılar arasındaki bu düşmanlığın sebebi, 'Sülemiş İsyanı'dır. İlhanlı Baycu Noyan’ın torunu Anadolu genel valisi Sülemiş, Anadolu’da kendi hâkimiyetini kurmak için Tebriz’deki Gazan Han’a karşı, 1299 yılında ayaklanmıştır. Anadolu’da Moğollara (İlhaniler) karşı yapılan bu ayaklanmada Anadolu’daki beyler taraf olmak zorunda kalmışlardır. İnalcık’a göre, Osman Bey, bu isyanda, Sülemişyanlısı iken, Germiyanlılar Gazan Han tarafını tutmuşlardır. Demek ki, Selçuklular devrindeki bu tarafgirlik, Osman Bey ile Germiyanlılar arasında, Bilecik bölgesinde de devam etmiştir. Rumlar, Germiyanlılardan zarar görmemek için ikiyüzlü bir siyaset izleyerek Osman Bey'e bağlı görünmüşler. Bu da Osman Bey'in işine geldiği için, onları idare etme yoluna gitmiştir.

VERGİLERDEN MUAF

Rumlarla Osman Bey arasında samimi olmayan, ikiyüzlülüğe veya sahte gülücüklere dayanan bu ikili ilişkiler, neticede Osman Bey'in işine yaramıştır. Bu nedenle, Osmanlı idaresi tarafından Bilecik Rumları belli vergilerden muaf tutulmuş; Bilecik gayrimüslimlerinin ödediği vergiler, Söğüt’teki Ertuğrul Gazi türbesi vakfına tahsis edilmiştir. 18'inci yüzyıl başlarına ait bir nüfus sayımından, Bilecik kent merkezinde, Rum nüfusun mevcut olduğu belgelenebilmekte ama Ermenilerin, Rumlardan sayıca daha çok oldukları görülmektedir.

Ikinci Yazı Osman Bey