"Kendin gibi yazacaksın. Senden yazmanı istedikleri gibi değil. Diren!.."

Dündar Kılıç yeraltı dünyasının en çok bilinen isimlerindendi.

"Gazeteci", dönemin Milliyet'inin unutulmaz Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'ye gitti, onunla ilgili yazı dizisi hazırlayacağını aktardı. "Olur"u aldı, kısa sürede de teslim etti röportajı.

Yayımlanan dizi -deyim yerindeyse- kıyamet koparttı.

Büyük yankı uyandırmıştı “Bir Kabadayının Anatomisi…”

Kimi okuyucular; “Böyle bir röportaj Milliyet’e yakışır mı?” diyor, bazıları ise yazının uzatılmasını istiyordu.

Abdi İpekçi, yazarının arkasındaydı.

Eleştirilere aldırmadı, dizi sonuna kadar yer aldı o günlerin "Okunmak İçin Alınan Ciddi Gazete" sloganlı Milliyet'inde!"

***

1970'lerde Milliyet'in iki röportaj ustası vardı.

Birisi "Metelik" başlığı ile yazan Mete Akyol, diğeri ise o gazeteye 18 yılını veren Halit Çapın'dı.

İşte Dündar Kılıç dizisine de imza koyandı!

"Kurduğu kısa tümceleri, kıvrak kalemi ve ifade gücü" nedeniyle ünlü romancı Ernest Hemingway'e benzetilirdi.

Gazeteciliğin,

güçlü bir hafızaya sahip olunması kadar "entelektüellik" de gerektirdiğini çok iyi bilirdi.

Çok okur, çok araştırır, titizce soruştururdu.

Yıllar geçse de yazdığı haber, yaptığı oya işi" röportajları -asla unutulmazdı.

***

Meslektaşlarına göre Halit Çapın "hem gazetecilik mesleğinin, cefa çekenlerindendir. İşinin gerçekten ustasıdır.

Özellikle tek ya da dizi röportaj dalında Halit Çapın yine 'bir numara'dır.

Anlatımı, kendine özgüdür; yaklaşımı, gerçekleri sergileyişi ve okura aktarışı da öyle. Hemen hemen bütün röportajları ülke çapında yankılar uyandırmıştır.

Örneğin; Londra'daki Çıplaklar Kampı, İdamlık kadınların çileli hayatlarını anlattığı "Kadınlar Mahpushanesi" röportajı, ilk akla gelenlerdir.

''Hafızasında hayat biriktiren" kalem erbabıydı Halit Çapın!..

Yaşadıklarını, hislerini "Yaşayan Türkçe" ile muhteşem dillendirirdi.

***

1955'te Babıâli'de Tercüman'da mesleğe başlamış, 18 yıl Milliyet'te çalışmıştı.

1974'te ayrılmış bir süre reklam ajanslarında metin yazarlığı yapmış, 9 yıl aradan sonra Milliyet'e geri dönmüştü.

Bu dönemde yayımladığı bir röportaja "Bay Alkol'ü Takdimimdir" adını veren Çapın, Gazeteciler Cemiyeti'nden bu röportajıyla "Onur Ödülü" almıştı.

Yeni Ortam, Dünya, Güneş ve Hürriyet gazetelerinde çalışan Çapın, 1996'da Takvim'e geçmişti.

"İyi Fenerbahçeli" Halit Çapın, 14 yıl önce 70 yaşında aramızdan ayrıldı.

Röportajları öksüz kaldı!..

***

"Bay Alkolü Takdimimdir", televizyona uyarlandı. "Bay Alkolsüz Zamanlar", "Mahpus", "Benim Akşam Sefalarım", "Ben Sana Küskünüm" diğer kitapları oldu.

***

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önündeki cenaze töreninde konuşan Halit Kıvanç, şunları anlatmıştı o gün:

"Biz Abdi İpekçi’nin, Milliyet Gazetesi’nin iki Halit’iydik.

Aramızda 10 yaş vardı. Futbol takımında iki Ahmet olursa, birine büyük diğerine küçük denir.

Halit Çapın öyle yazardı ki yaşça ben büyük, yazıca o büyük olurdu. Abdi İpekçi’nin magazinden ve spordan sorumlu yardımcısıydım.

Halit’in röportajları önüme geldiğinde en mutlu insan ben olurdum.

Çünkü bu büyük röportaj yazarının yazısını kendisinden sonra ilk ben okurdum. Beni zamansız yalnız bıraktı."

***

Tek kusuru; meslektaşı Ulvi Yanardağ'ın ifade ettiği gibi,

"yer gibi içki içmesiydi!"

Son yazısını da "Günaydın Hüzün.

Elveda Dostlar" diye bitirmişti!..

***

Aramızdan ayrıldıktan sonra -bana göre- en güzel yazıyı Hasan Pulur Usta yazdıydı.

Alıntılayalım 2 Ağustos 2006 tarihli o yazıyı;

"İnsan vardır, ölümün nefesini ensesinde duyunca, hemen yavaşlar, bekler ki, ölüm geçsin, gitsin, diye.

Nasıl olsa ölüm onu geçecektir, yarışın temposunu biraz düşürünce 'son'a varışta biraz gecikir, hepsi o kadar.

Halit Çapın birincilerdendi, yaşadığı kadar ölümle yarıştı, ölümü geçeceğini sanıyordu, kim bilir belki de geçti de, lâkin, son kavşağa birlikte girseler de, ipi birlikte göğüsleseler de 'ölüm' kazandı.

Zaten Halit'in istediği de buydu, ölüme, ölümden önce varmak...

Vardı da!..''

***

Devam eder Pulur;

"Yıl 1959, Milliyet'teyiz, yedeksubaya gidiyoruz. Abdi İpekçi, 'Yerine birini bul, öyle git!' dedi.

Halit Çapın'ı önerdik, kabul etti.

O tarihte Beşiktaş'taki 'Tercüman'da çalışıyordu; naz, pazarlık etmeden geldi.

Halit, gazeteye tek sütun, bilemediniz, çift sütun girecek olan, yaralamalara, hırsızlıklara, dolandırıcılıklara, yankesicilik haberlerine 'üslup' getiren bir gazeteciydi.

Abdi İpekçi, 'Haberde yorum olmaz!' demesine rağmen, bu kuralı çok kere Halit Çapın için bozdu. Çünkü, okunup okunmayacağı belli olmayan sıradan bir haber, onun üslubuyla okunur, hem de beğeniyle okunur hale gelirdi."

***

Hasan Pulur onu nasıl kızdırdıklarını da şöyle aktarmıştı yazısında; "Halit Çapın'ın doğma büyüme 'İstanbul çocuğu' olmasına bakanlar, onu 'kül yutmaz' sanırlardı, oysa onun kadar işletilmeye, kızdırılıp aldatılmaya yatkın bir arkadaşımız yoktu...

Kendisine 'yılın gazetecisi' seçildiğini belirten bakanlık kutlamasının altındaki 'Beş bin lira ödül kazandınız, gönderiyoruz!' yazısını günlerce cebinde taşıyıp bankaya sabah akşam paranın gelip gelmediğini soran oydu.

Böyle olayları 'duygu sömürüsü'ne bağlayan da yine oydu!

1960'ların beş bin lira hikâyesinin de duygusal bir yanını bulmuştu:

'Anam evde hasta, bir bardak soğuk suya hasret, yakında sana buzdolabı alacağım demiştim. İş mi bu yaptığınız!'

Kısa bir soruşturma, evde buzdolabı olduğu anlaşıldı!.."

***

Kanseri yenen adam, kansere çene kemiğini veren adam içkiye, alkole yenik düştü, hem de yıllar önce 'Bay Alkol'ü bizlere takdim eden adamdı...

Nedim'in ünlü beytini sık sık okurduk:

'Meyhane mukassi görünür taşradan amma/ Bir başka ferah, başka letafet var içinde.'

O ferahı, o letafeti evine taşıyan Halit Çapın, bize göre mutlu öldü...

Her ölüm, erken ölüm olsa da..."

***

Gazeteciliğin etik kurallarının yerle bir olduğu,

günümüzde "hep aranılan" olacaktır Halit Çapın.

O ölümle yarışan "kalem erbabı" gazeteciydi.

Anısına saygı ve özlemle…