Safiye Ali, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk Müslüman kadın hekimi…
Osmanlı paşalarından Libya kökenli Ali Kırat Paşa’nın, yine bir paşa kızı olan Hasene Hanım ile evliliğinden doğan bir mücadele kadını…
(O dönemde, Çanakkale Savaşı’nda yaralanan askerleri, yani sadece kendi askerlerimizi değil, düşman askerlerini de iyileştiren bir başka Safiye daha var… O kahraman kadın bir hemşire ve adı Safiye Hüseyin… Onu da ayrıca anlatmak isterim!)
Safiye Ali 1894 yılında doğdu. Kendisinden önce doğan üç kız kardeşi daha var.
SİZE TANIDIK GELECEK
Hekimlerle ilgili kitap yazma merakım beni, Tıbbiyeli Hikmet, Hipokrat’ın Romanı, İbni Sina’nın Romanı’ndan (henüz çıkmadı) sonra Dr. Safiye Ali’ye götürdü.
Onun yaşam öyküsünü araştırıyordum ki, önemli bir bilgiye ulaştım:
Safiye Ali, Bülent Ecevit’in annesi olan Nazlı Ecevit’in teyzesi imiş!
Safiye Ali’nin, kendisinden 31 yıl sonra doğan -ablasının torunu- Bülent Ecevit ile bir ilişkisi oldu mu? Bu bir kenarda dursun, rastladığım bir başka bilgiyi daha sizinle paylaşmak istiyorum;
Bülent Ecevit’in sürekli kullandığı, herkesin bildiği Erica marka bir daktilosu vardı ya!
İşte bu daktiloyu, daha çocuk yaşlarında Ecevit’e armağan eden kişi meğer Ecevit’in annesinin bir başka teyzesinin eşi, yine bir Paşa olan İsmail Hakkı Okdar…
ALMANLAR ZORLUK ÇIKARIYOR
Safiye Ali, 1916’da Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra, yaşadığı bir hastane deneyiminden etkilenerek, hekim olmaya karar veriyor.
Ancak Osmanlı’da kadınların hekim olması yasaktır. Ama- ne de olsa paşa soylu- zamanın Milli Eğitim Bakanı’ndan destek alıyor ve tıp eğitimi için Almanya’ya gidiyor…
Onun kendi kaleminden öğrendiğimize göre, orada sadece ekonomik zorluklarla karşılaşmıyor, Alman bürokrasisi ile de mücadele etmesi gerekiyor. Tıp eğitiminin her aşamasında, Alman öğrencilerin görmediği sıkıntılarla karşılaşıyor.
Sonunda 1922’de hekim oluyor, ardından da “Kadın ve Çocuk Uzmanı”. O zamanlar Kadın Doğum ile Çocuk Hastalıkları birlikte veriliyor, sadece isteğe göre biri daha ağırlıklı olabiliyor.
SAFİYE ALİ “BEY”
Göz hastalıkları uzmanı olan Krekeler ile evlendikten sonra İstanbul’a geliyor ve Cağaloğlu’nda muayenehane açıyor. Kadın hekim görmemiş olan İstanbullular ona “Safiye Ali Bey!” diyorlar…
İstanbul’daki hekimlik yaşamı çok renkli! Kızılay’da, Süt Damlası Çocuk Bakımevlerinde çalışarak yoksul, öksüz, beslenme bozukluğu olan çocukların iyileştirilmesine ve korunmasına çalışıyor.
İstanbul’daki yaşamında en büyük desteği, tüm sosyal yardım kuruluşlarına yöneticilik yapan, İstanbul Üniversitesi’nin o zamanki rektörü Besim Ömer Paşa…
Sanıyorum şimdilik bu kadar yeter! Eğer filmin sonunu anlatırsam yapacağınız araştırmanın(!) önünü kesmiş olurum!