Sanıyorun 2004 yılıydı, Akp henüz koltuğuna tam ısınmış durumda değildi. Yeni Asır-Sabah Grubunun Balıkesir temsilcisiydim. Haftada bir gün köşe yazıyordum. Balıkesir'in en ciddi sorunlarından biri Seka Kağıt Fabrikasının kapalı olmasıydı.
Bu atıl dunrum kent ekonomisine de ciddi bir zarar veriyordu. Ayrıca 100 civarında işçi hiç çalışmadan para alıyordu. Bu konuyu eleştiren bir yazı yazmıştım. Ertesi gün işçiler büroyu bastı. Hem de ne basmak. Ağızlarından köpük çıkıyordu. Acayip tepkiliydiler...
“Niyetiniz konuşmaksa gelin konuşalım. Diğeri size kalmış” dedim. Bu sözlerim tansiyonu düşürdü.
Konuştuk...
Benim ana fikrim şuydu; “ Fabrika satılacaksa değerinde satılsın. Ya da üretime geçsin. Devlet, parasını atıl bir fabrikaya, işsiz işçilere harcamasın...”
Onlar da çok farklı bir düşünce içinde değildi. “İş var da biz mi yapmadık ?” diyorlardı...
Sonuçta en azından fiziksel bir şiddet olmadan, yani beni dövmeden büroyu terk ettiler.
Bu olaydan altı yıl sonra yani 2010 yılında Seka 5 milyon liraya satıldı. Alan grup fabrikanın makinalarını 13 milyon liraya hurdaya sattı. 2013 yılında devlet fabrikanın 684 dönüm arazisini 68 milyon liraya geri aldı. Ama eski makineler hurdacıya gitmişti. Tekrar yatırımlar yapıldı ve fabrika 19 yıl aradan sonra tekrar üretime geçti. Dönemin bakanı medya önüne çıkarak ne kadar başarılı bir iş yaptıklarını anlattı.
Yandaş medya da bu olayı manşetlere taşıyarak hükümetin ne büyük iş yaptığını halka duyurmayı ihmal etmedi...
E aradaki zarar hesabını siz yapın artık.
Bu olay durup dururken aklıma gelmiş değil... Şimdi yepyeni bir senaryo Çayırhan'da uygulanmak isteniyor.
Resmi Gazete'de yayınlanan hükme göre, Çayırhan Termik Santrali ve bağlı maden sahaları özelleştirilmek için ihaleye çıkarılacak...
Peki Türkiye'nin bu en önemli kurumu zarar mı ediyor? Hayır...
Üretimde bir sorun mu var? Hayır ?
Peki neden özelleştiriliyor?
İşte bu sorunun cevabını işinden, evinden barkından olacak olan yüzlerce işçi de soruyor...
Tabii ki cevap alamıyorlar.
Direnişleri de bu yüzden...