Türkiye'de şeriat çığlıkları her yerde dalga dalga yayılıyor. Bu Cumhuriyet’i kuran, kanla yoğrulmuş bu vatanı bize armağan eden, düşmanı yurttan kökünden söküp atan, bize özgürlük veren, bağımsızlığımızı sağlayan, ülkeyi ümmetçi ve gerici zihniyetten kurtaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e her gün hakaretler yağdırıyorlar. Peki soruyorum: Adliye koridorlarında şeriat çığlıklarını atan bu yobazları koruyan kim? Bunların arkasında hangi güç var?
Şunu söyleyeyim; Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret eden her kim olursa olsun vicdansızdır ve vatan hainidir.
Sevgili okurlarım, şimdi önümüzde bir yerel seçim var. Partiler ayrı ayrı seçimlere katılıyor. Millet İttifakı dağılmış, Cumhur İttifakı yerinde duruyor.
İşte toplumumuz bu gerçekler içinde yerel seçimlere gidiyor. 31 Mart Yerel Seçimleri 2028 yılında yapılacak olan ‘Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçim’in nasıl şekilleneceğinin bir göstergesi olacaktır. Genel seçimlerde ortak bir masada buluşan ve yan yana duran Millet İttifakı'nı oluşturan partiler şimdi ayrı ayrı adaylarla seçime katılıyor. Bu durum doğal olarak muhalif seçmeni kaygılandırıyor. İktidar bloku partileri, muhalefetin kendi içindeki ayrışmalarını sürekli kaşıyarak muhalefeti dağıtmayı ve sandıktan kendilerinden yana bir sonuç almayı hedefliyor. Muhalefet partilerinin ayrı ayrı adaylarla seçime katılmaları iktidarın işine yarıyor olabilir. Ancak bu iş o kadar da kolay olmayacak gibi duruyor. Bu yerel seçimlerde AKP'nin en büyük dezavantajı büyük şehirlerde yaşayan insanların ekonomik sıkıntıları. Muhalif seçmenin sorumluluğu bu noktada ön plana çıkıyor.
Muhalefet partilerinin masada yapamadıkları işbirliğini muhalif seçmen, sandıkta başarabilir. İktidarın gidişatından kaygı duyan ve memnun olmayan muhalif seçmenler bu ülkede derin bir yoksulluğun toplumu nasıl sarstığını görüyor ve yaşıyor. Adaletin ve hukukun nasıl çökertildiğini pekâlâ görüyor.
İktidar karşıtı seçmen, sandıkta iktidarı geriletme hedefini kafasına yazarsa, tercihini en güçlü muhalif adaylarda birleştirebilir. Çünkü İstanbul Ankara, İzmir olmak üzere her seçim çevresinde daha önce DEM Parti ve İYİ Parti lehine tercihte bulunmuş seçmenlerin alacakları tutum ve stratejik tercihleri seçimin kaderini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle kritik seçim bölgelerinde vatandaşın, sadece ekonominin çökmesini, enflasyonun can yakıcı hale gelmesini değil, hemen her alanda yaşanan olumsuzlukları aklının süzgecinden geçirip oyunu doğru kullanması gerekir. Başka kurtuluş yok!