Böyle başlar şiirlerinden biri. Ve sonra oku oku doyamadığım(ız) dizeleri. Hem doyulur mu hiç Behçet Necatigil’e? Doyulur mu, sevgiyi taaa yüreğinde hissettiklerine?
“Sevgileri yarınlara bıraktınız!
Çekingen, tutuk, saygılı!
Bütün yakınlarınız,
Sizi yanlış tanıdı…
Bitmeyen işler yüzünden.
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi.
Kalbinizi dolduran duygular,
Kalbinizde kaldı…
Siz geniş zamanlar umuyordunuz!
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların; telâşlarda, bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi…
Gizli bahçenizde,
Açan çiçekler vardı.
Gecelerde ve yalnız!
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı…”
*****
16 Nisan 1906’da, İstanbul’da doğdu. Hâlâ şiirlerinde, dizelerinde yaşıyor. Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerinden… Sürekli yeniyi arayan yenilikçi yapısı, sorgulayan kalemi, Batı şiirinden beslenen yönelimi, dönem dönem değişen üslup denemeleri ile modern Türk şiirinde önemli bir yere sahip olan Behçet Necatigil, 118 yaşında…
Herhangi bir siyasi ve edebi akıma yönelmeden sanatçı duruşunu korumuş bir şair, bir fikir adamı… Behçet Necatigil’in şiirlerinde mutsuzluk ve hüzün egemendir. Fakat ondaki mutsuzluk, bilinen anlamından farklıdır. Büyük bir mutsuzluk değil, sızı hâlinde etkisini gösteren, bitmeyecek gibi görünen ve ince, derin bir duygudur. Mesela “Kirli Soru” adlı şiirinde buram buram hissedildiği gibi:
“İnce yüzünüzde üzgünce bir bakış!
Birden sizi gördüm, açtı arı doruklarda bir safran; durdum…
İlk sevgili güldü yitik anılardan!Mutsuz, yalnız,
Sessiz kınamanızı, utançlarda küçülmüş; aldım, geri döndüm…
Gelsem, siz yine orada mısınız?”
*****
Dizelerinde ve şiirlerinde sanki bir türlü dış dünyaya adapte olamamasını, derin yalnızlığını hissettirir ya şair, buram buram…
Hilmi Yavuz şöyle der bu konuda: Necatigil'in evi ve odası dünyadan daha büyüktür. Oradan bağlanır dünyaya. Şiirlerinde küçük insanı anlatır Necatigil ama hangi küçük insanı? Küçük gibi görünen ama olabildiğince derin iç dünyası olan insanı yansıtır dize dize…
Yazar Erdal Öz ise şöyle: Bayılırdık onun şiir okuyuşuna. Küçük, kısık, adamsendeci bir sesle, sözcükleri ağzının bir kıyısından atar gibi, başını sözcüklerin akışına bırakıp savurarak, dizelerinde yarattığı o bağırmayan, alçakgönüllü, güzel sesi bula bula okurdu şiirlerini. Onun şiirleri hep böyle okunmalı bence. Yazdığı şiirleri en güzel okuyan şairimiz belki de odur. Şiirine bu kadar yakışan bir okuyuşu bulan şairimiz azdır. Necatigil; belleğimde, yüreğimde, hep sıkılan, çekinen, utanan bir ses olarak kalmıştır şiirleriyle…
“Oysa ölüler hatırlandıkça yaşarlar.” der Türkan Saylan, Tek ve Tek Başına adlı kitabında…
*****
Böyle önemli insanları anmaya, anlamaya, anlatmaya devam etmek lazım ki; gelecek nesillerin belleklerinde yaşayadursun.
Hissettiğimizde ve şiirlerini okuyup andığımızda - anladığımızda; hatırladığımızda - hatırlattığımızda; yanımızda - yanı başımızda Behçet Necatigil.
Bize bakıyor oradan! Görmüyor musunuz? Tüm şiir yüreklileri; sizi, bizi, hepimizi izliyor! Fark etmiyor musunuz? Yandan yandan, her zaman baktığı gibi; hüzünlü - kederli, kimi zaman hafifçe gülümseyerek, sanki araftan.
Ruhun şad olsun Behçet Necatigil… Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla…