İnsanlığın önünü açan, daha adil ve toplumsal eşitliği gözeten, aklı önceleyen siyasetçilere hepimizin borcu vardır. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük 'siyasi aklı' kaybetmektir. Siyasi akıl, pusula gibidir, sizi okyanuslarda yüzseniz de, havada uçsanız da sizi hedefe götürür. Yerinizi, yönünüzü ve nerede olduğunuzu bilirsiniz.
Televizyonlarda neler söyleniyor, gazetelerde neler yazılıyor. Yazılanlar, çizilip söylenenler, bu güzel ülkemizi yöneten siyasilerin umurunda bile değil. Koltuk bağımlısı olmuşlar. Ben koltuğumu kaybetmeyeyim de ne olursa olsun! Gerisi cehenneme kadar dercesine... Halbuki bu ülke hepimizin. Gideceğimiz bir başka ülkemiz yok. Gönlümüzü ve ömrümüzü ülkemize adadık. Bu ülke sevdamızdır bizim... Bölmeyin, kutuplaştırmayın bu güzel ülkemizi. Yaratan hepimizi insan yaratmış. Farklı renklerde olsak da farklı dillerde konuşsak da, farklı kültürlerde olsak da, hepimiz bir bütünün parçalarıyız. Hepimiz aynı gemi içinde bir kaderi paylaşıyoruz. İktidarı olsun, muhalefeti olsun ve siyaset makamlarında oturan diğer siyasetçiler olsun.
Bütün siyasetçileri sağduyuya davet ediyorum. Özellikle İktidarın, muhalefetin sesine kulak vermesini umut ediyorum. Dikkatinizi çekerim! Ülkenin ağır ekonomik sorunları var. Emperyalizmin ülkeye çok ciddi tehditleri var. Ülkenin ağır iç ve dış borçları var. İşsizlikte dünyanın ön sıralarındayız. Gençlerimiz mutsuz, umutsuz ve işsiz. Gelin köylüyü, üreticiyi yeniden ayağa kaldıralım, yerli üretimimizi hızlandıralım. Gelin, yeniden fabrika ayarlarına dönelim. Teknolojide, bilimde, sanatta, kültür de Batı'yı yakalayalım.
Hedefimiz Batı'yı geçmek olsun. Teknolojide, bilimde, kültürde ve sanatta Batı'yı geçmezseniz Batı bizi hep tepeler. Nitekim tepeliyor. Ambargolar uyguluyorlar. Gelin mutlu bir Türkiye'yi hep birlikte yaratalım, insanımızın yüzü gülsün. Mutlu bir Türkiye yaratalım ki sevgi yeniden yüzümüze gülsün. Oturduğunuz o koltuklar kimseye kalmaz. Ne krallar geldi gitti, ne padişahlar geldi gitti. Ne başbakanlar, cumhurbaşkanları geldi geçti. Mal mülk hepsi yalan. Gelin bu halkı kaynaştıralım. Kutuplaşma siyasetini ortadan kaldıralım. Din ve inançlarımızı siyasete alet etmeyelim. Hukuk ve adalet demokrasinin temel taşı olsun. Ona yeniden sarılalım. Tek adam rejimi değil, gelin yeniden güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönelim. Demokrasiyi, hak ve özgürlükleri herkes için yeniden yeşertelim. Birbirimizle konuşmaya, anlaşmaya hepimizin ihtiyacı var.
Bu ülke ancak bu anlayışla düzlüğe çıkar. Kavgayla, iftiralarla, kumpaslarla, karalamalarla siyaset yapılmaz. Şeffaflığa, hakkaniyete ve vicdana ihtiyacımız var. Gelin bunları yeniden inşa edelim. Bu ülkede birileri çığ gibi zenginleşirken halkın büyük çoğunluğu giderek yoksullaşıyor. Bu adaletsiz düzeni böyle sürdüremezsiniz. Halk, ekonomik ve politik gücün gerçek sahibi olmalıdır.Sermayeye dayalı belli güç odaklarının ekonomik düzeni yerine, emeğe dayalı sosyal devlet düzenine yeniden sahip çıkalım. Halk iktidarının yanında halk olmalı, politikanın temeli, halkçılık olmalı. Politika, kavga ve çatışma değildir. Bu yüce Meclis kavga ve çatışmanın yeri değildir. Millet bu kavgalardan bıkmış usanmış. Politikanın ve siyasetin temel amacı, toplumun dirliğini, mutluluğunu ve bütünlüğünü sağlamak olmalı.
Geliniz... Bir olalım, dirlik içinde beraber insanca yaşayalım. Şunu samimiyetle söylüyorum: Toplum, olup biten her şeyin farkında. Toplum, siyasetin birkaç adım önünde ve vahametin farkında. Şimdi soruyorum: Kolayca yokuş aşağı gitmek varken, zorlukla yokuş yukarı gitmeye çabalamak niye?