Pandemi sürecinden en fazla etkilenen sektörler arasında, sanat ve eğlence sektörlerinin de yer aldığını duymayan kalmamıştır her halde. Tiyatro, sinema, konser salonları, galeriler, kitapevleri ve kütüphanelerin aylarca kapalı kalması, bu alanlarda çalışanların ekonomik sorunlarını iyice ağırlaştırdı. Oyuncular Sendikası ve Tiyatro Kooperatifi’nin tüm çabaları merkezi hükümetten kayda değer bir yanıt bulamazken, İstanbul’da bir grup oyuncu tiyatroların önünde ‘Susma eylemi’ başlattı. İzmir’de bir araya gelen tiyatrolar, ‘İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi’ni kurarak, bu zor dönemde neler yapabileceklerini tartışıyorlar, öneriler geliştiriyorlar.

Yaz sonuna doğru, sinemalar yavaş yavaş açılmaya, dizi ve film setleri hareketlenmeye başlamışken, günlük vaka sayılarındaki artışlar tehlikenin henüz geçmediğini gösteriyor. Bu durumda iki seçenek kalıyor. Çevrimiçi (online) etkinlikler ya da açık hava etkinlikleri… Gerek bizde, gerekse başka ülkelerde, birçok sanat kurumu, etkinliklerini yaz boyunca sanal alemde sürdürdü. İKSV, önce İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Yarışma filmlerini Sabancı Müzesi’nin terasında sınırlı bir izleyiciye sunarken, aynı anda çevrimiçi gösterimler gerçekleştirdi. Şimdi de, Müzik ve Caz Festivallerini aynı yöntemle yapacak. Ankara Uluslararası Film Festivali ise, Eylül başında kapalı salonda (Büyülü Fener’de) düzenlenecek.

***

Sanat alanında, etkin bir rol üstlenmesi beklenen yerel yönetimlerden, ne yazık ki, çok azı bu görevi hakkı ile yerine getiriyor. Elbette, enerjilerinin büyük oranda kentin temizliği, maske v.b. konular üzerinde yoğunlaştığını, bu beklenmedik giderlerin belediyeleri zora soktuğunu biliyoruz, ama bir kısmı için de ‘pandemi mazereti’nin bir kaçış yolu oluşturduğunu görmezden gelemeyiz. İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri ve birkaç ilçe belediyesi, diğer yerel yönetimlere örnek oluşturacak işlere imza attılar bu süreçte: sanat yarışmaları, on-line yayınlanan oyunlar, konserler, söyleşiler, arabalı sinemalar…

İzmir Büyükşehir, Mart-Nisan aylarında yapamadığı Tiyatro Festivali’ni Ağustos ayının son haftası ile Eylül’ün ilk iki haftasında gerçekleştirecek. Üçüncü yılındaki Kültürpark Yaz Sineması da aynı dönemde yapılacak. İstanbul Büyükşehir, Yenikapı’da tiyatro gösterileri ve konserler düzenliyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki yerel yönetimler içinde, Kadıköy Belediyesi’nin açık ara önde olduğunu söylemeliyim. Kadıköy Tiyatro Festivali, 17. Yılında müziği de içine alarak, “Sanat Parkta” başlığı altında düzenleniyor. Kadıköy Özgürlük Parkı amfi tiyatrosunda, 32 tiyatro oyunu ve 21 konser yer alıyor.

***

Son derece olumlu bulduğum bu etkinliklerin, kurumsal bir yapıya kavuşması gerekir. Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği Tiyatro Festivali’ne yönelen eleştiri oklarından haberdar olanlarınız vardır. Ulusal medyaya çokça yansıdı tiyatrocuların şikayetleri. Eleştiriler, oyunların hangi kriterlerle ve kim/kimler tarafından seçildiği noktasında yoğunlaşıyor. İyi niyetle oluşturulduğundan kuşku duymadığım seçkide yer almayanların soruları karşılıksız kalmamalı. Elbette, sanatta somut ölçütlerle seçim yapma olanağı yoktur; dolayısıyla her seçim tartışma götürür. Ama, seçimlerin kim/kimler tarafından yapıldığı her zaman sorgulanır. Sorgulanmalıdır da…

***

Genelde iki yol izlenir festivallerde, dünyanın neresine giderseniz gidin. Ya bir seçici kurul vardır, ya da bir tek seçici. İki durumda da, hesap verecek bireyler vardır. Suçu, anonim bir kamu otoritesine atarak iş çevirmeyi düşünemez hiç kimse. (Aynı şey, milyonlarca dolarlık film alımı yapan televizyonlar için de geçerlidir. Sorun bakalım, bizim kanallarımız nasıl çalışıyor… Ne kadar şeffaflar?) Bu tür festivallerin, genellikle bir Genel Sanat Yönetmeni vardır, tüm sanatsal sorumluluğu üstlenen, bir de Danışma Kurulu. Böylelikle bir kişinin yetmediği, ulaşamadığı alanlar kapsam dışı kalmaz. Bizim yerel yönetimlerimizden de artık ‘ben yaptım oldu’ anlayışını bırakıp, bu türden çağdaş bir yaklaşımı benimsemelerini beklesek, çok mu hayalci oluruz?