Muğla’nın Marmaris ilçesinde daha geçtiğimiz yıl yaşanan mega yangının yaraları iyileşmemişken yine orman yangını felaketiyle karşı karşıya kaldık.

Marmaris’te 4 gün devam etti yangın. Amazon Koyu, Bördübet, Yedi Adalar mevkii adeta cehennemi yaşadı.

Yangınla ilgili gelişmeleri herkes gibi üzüntüyle takip ederken, bir yangın söndürme işçisinin sözleri vardı ki, aklıma kazındı. Günlerce canla başla yangını söndürmek için savaşan genç işçilerden biri Anadolu Ajansı’na şöyle aktarmıştı yaşananları:

  • “Gözümüzün önünde kaplumbağa, tavşan ve domuz gibi bir sürü canlı yandı. Yangın sırasında domuz alev almıştı tutuşarak ormanın içine gitti. Ormanlar kadar hayvanlar da zarar gördü. Biz ateşe 15 metre yaklaşamazken hayvanlar alevlerin arasından yanarak koşup geldi. Bu görüntüler içimizi acıttı."

Nasıl acıtmaz ki?

Kalbi olan, vicdanı olan, ülkesini, doğasını, hayvanını bir nebze olsun seven her insanın içi acır, yüreği parçalanır.

*

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre Marmaris ilçesinde 4 bin 500 hektar alan zarar gördü. Bu alanın 2 bin 378 hektarı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası ilan edilen bölgeyi kapsıyor.

Orman işçileri, itfaiye bir yandan yangını söndürmek için çalışırken, yaralı hayvanları kurtarmak ve tedavi etmek için STK’lar da seferber oldu.

Her zamanki gibi Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) ve AHBAP kurtarma çalışmalarına ekipler halinde katıldı.

HAYTAP’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımları bazen üzdü, bazen de umudumuzu yeşertti.

Kaplumbağalar, kirpiler, yaban domuzları ve bir de yaralı haldeki eşeğin hikayesini gözlerimiz yaşlı takip ettik.

*

Kaplumbağalar, diğer yaban hayvanları gibi yangından koşarak kurtulma şansı olan canlılar değil. Evet, sert bir kabukları var ama alevlerin arasında o kabuk ne kadar dayanabilir mi?

Yangın sırasında kaplumbağaların bir kısmı hayatta kalmak için toprağı kazmış ve içine girerek orada alevlerin dinmesini, korkunç ısının düşmesini beklemiş.

Kaplumbağanın yaşadığı sınavın zorluğunu bir düşünün. O siz olsanız, nasıl hissedeceğinizi… Yukarıda her yer yangın yeri, kaçacak hiçbir yeriniz yok, oksijen yok, karbonmonoksit her yeri sarmış, sıcaklık tarif edilemeyecek boyutlarda ve siz çaresizce toprağın altında yaşam savaşı veriyorsunuz.

 Bir de yaralı eşeğin hikayesi var… 3 gün boyunca aç ve susuz, aldığı ciddi yanıklarla hayatta kalmış. HAYTAP sonunda ona ulaştı. Şimdi tedavi altında. Henüz hayati tehlikeyi atlatmamış. Ama dualarımız da onunla. İnşallah iyileşince bundan sonraki hayatını Bursa’daki HAYTAP Emekli Hayvanlar Çiftliği’nde geçirecek.

O eşek nasıl yaşadı, nasıl kurtuldu, nasıl dayandı?

Biz olsak bu kadar acıya, travmaya, korkuya, dehşete onun gibi dayanabilir miydik?

Hayvanların önünde saygıyla eğilmekten başka ne yapabiliriz ki… Bu yangınların nedeni biziz, acısını ise en çok masum hayvanlar ve ormanlar çekiyor. Doğadan ve hayvanlardan özür dileriz.



Kimi Takip Etsek?

Bu hafta yeniden STK hesaplarını tanıtmaya geri dönelim. Doğa Araştırmaları Derneği’nin Instagram hesabı oldukça aktif. Çevre konusunda bilgilendirici ve farkındalık yaratıcı paylaşımlar yapan dernek misyonunu şu cümleyle açıklıyor: “Türkiye’nin yaban hayatı ve yaşama ortamlarının korunması ve iyileştirilmesi için çalışıyoruz.”

Patili dostlardan altın değerinde dersler

İnsanlar çoğu zaman günlük yaşamın koşuşturması içinde yaşamın özünü ve anlamını kaçırabiliyor.

Neyse ki hayvanlar var. Onları izleyerek, onlarla vakit geçirerek, etkileşime girerek basit ama altın değerinde yaşam dersleri alabiliriz.

Bu dersleri yazar, hayvan davranış uzmanı ve veteriner hekim Dr. Vint Virga “The Soul of All Living Creatures” (Tüm Canlıların Ruhu) kitabında gayet güzel anlatmış.

Bu derslerden bazılarını okurlarımız için derledik:

Ders 1: Anın tadını çıkar

Hayvanlar, doğaları gereği ana odaklanmış yaşarken, biz insanlar gün boyu geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerle boğuşuruz. Hayvanlardan feyz alarak ve içinde bulunduğumuz her anı daha fazla fark ederek, yaşamı takdir etme şansı bulabiliriz.

Ders 2: İçgüdülerine kulak ver

Hayvanlar etraflarındaki dünyayla ilgili ipuçlarına ve içgüdülerine güvenir; ona göre hareket ederler. İnsan zihni ise içgüdülerini çoğu zaman iterek olayları, koşulları ve çevresindekileri rasyonelleştirmeye çalışır. Bu yüzden bazen riskleri göz ardı edebilir. İçgüdülerimize ve duyularımıza daha çok kulak verirsek kendimizi yeni fırsatlara da açabiliriz.

Ders 3: Önemli olana odaklan

Her şeyin yolunda gitmediği günler vardır. Öyle günlerde hayvan dostlarımız bizleri bitmek tükenmek bilmeyen sevgi ve şefkatleriyle karşılarlar. Kendi derdimize dalıp onları görmezden geldiğimizde bile, sonunda dikkatimizi onlara çevireceğimiz anın gelmesini beklerler. Sabırlı bağlılıkları ile bize başkalarıyla bağlantı kurmanın ve duygusal paylaşımın değerini hatırlatırlar.

Ders 4: Kelimelerde boğulmayın

Ailemiz ve arkadaşlarımızla iletişim kurarken çoğu zaman kelimelere güveniriz. İletişimin diğer yolunu ise ihmal ederiz. Sesimizin tonu, yüz ifademiz, duruşumuz, hareketlerimiz, hatta tenimizden yaydığımız kokular bile düşüncelerimizi, duygularımızı ve niyetlerimizi genellikle seçtiğimiz kelimelerden daha güvenilir bir şekilde iletir.

Ders 5: Dinlenmeye vakit ayırın

Günlük rutinlerimizin hızlı temposu içinde, her günümüzü düzenli bir akışla doldururuz. Durup, dinlenmeyi unuturuz. Ama köpeklerimizi ve kedilerimizi, belgesellerde gördüğümüz aslanları veya ağaca tünemiş bir kuşu örnek alarak, kendimize birazcık dinlenmek için zaman ayırabiliriz.

Ders 6: Eğlenmeyi hatırlayın

Günün ortasında, işte veya evde baskıyı hissettiğimizde, elimizdeki görevden birkaç dakika bile olsa uzaklaşmak yükümüzü hafifletip, stresi gidermeye yardımcı olabilir. Tüm hayvanlar rutin olarak her gün keşfetmek ve neşelenmek için oyun oynarlar. Sizi mutlu edecek bir şeyler yapmak için zaman ayırmak çok değerlidir.

Ders 7: Kendinizi çok ciddiye almayın

Hayvanlar başkalarının ne diyeceği konusunda endişelenmeden oynarlar, dolaşırlar, yatarlar, yemek yerler… Kısacası görünüşe takılmadan yaşarlar. Eğer iç eleştirmenimizi ve başkalarının bizimle ilgili yargılarını bir kenara bırakabilirsek, her anın keyfini daha güzel çıkarabiliriz.

Ders 8: Geçmişe takılmayın, affedin
Hayvanlar de bizim gibi keder, talihsizlik ve sefalet çekerler ama bu süreci bizden çok daha sağlıklı ve güzel bir duruşla atlatırlar. Ve onlar için hayatlarının sürekliliği, geçmişe takılıp kalmaktan önce gelir. Yaşadığımız kötü deneyimleri hatırladığımızda geçmişi affederek, zarafetle önümüze bakabiliriz.

 



Haftanın Karesi

Kedilerin sokaktaki park yerlerinde sıra sıra yattığı bu fotoğraf Haftanın Karesi olmayı hak ediyor.

Park görevlisi kedilerle, hafta sonuna “merhaba” diyoruz.



Ömürlük bir aile onun da hakkı

İzmir Belediyesi Pako Sosyal Yaşam Kampüsü’ndeki terk edilmiş onlarca güzel patili dost bir yuvaya kavuşmak için bekliyor. Fotoğraftaki can 1 yaşında küçük ırk bir dişi. Kendi gibi küçük ırk renk renk erkek köpeklerle birlikte ömürlük ailesine kavuşmak için gün sayıyor. Tel: 0232 293 94 74

Maviş prenses için kalbinizde yer açın

İzmir’de bir hastanenin bahçesine atıldı. Bir gözü yeşil bir gözü mavi smokin güzeli bu minik prensese şimdilik herkes Maviş diyor. Maviş 3-4 ay sonra gönüllü hayvanseverler tarafından kısırlaştırılacak. Yani masraflar hayvanseverlerce karşılanacak. Bu güzelliğe kalbinde kim yer açar? Tel: 0530 692 58 12

Terk edilme acısını bir daha yaşamasın

Barınağa terk edildi. Üzüntüden hasta oldu ama gönüllülerin çabasıyla yaşama tutundu. Tuvalet eğitimi var, ev içinde bakılmaya alışık, yalnız kalabiliyor, havlama alışkanlığı yok, öyle akıllı ki her sözü anlıyor. 8 yaşındaki bu güzel, uslu kız kısırlaştırıldı. Orta boy terrieri alan yaşadı. Tel: 0532 465 91 10