ABD Başkanı Trump’un “Strong Men”(Güçlü Adam) imajı ile geliştirmeye çalıştığı politikalar dünyanın başına büyük dertler açacağa benziyor. Macaristan, Romanya, Kuzey Kore, Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika gibi ülke yönetimlerinin de bu görüşü paylaşan yaklaşımları başta demokrasi olmak üzere onu oluşturan insan hakları, özgürlük, adalet gibi kavramları bu yeni yaklaşımla
ortadan kaldıracak yeni bir rejim anlayışını gündeme taşıyacaktır.
“Dünya benim” anlayışı ile hareket eden Trump, hegemonik politikalarını revize ederek ,petrol ve su kaynaklarını kontrol etmek, hakim olmak üzerine inşa edilen ve Breziniski'nin politikalarına ek olarak 30 yıllık bir projeksiyonu kapsayan “Ticaret Yollarının”denetiminin ele geçirilmesi yaklaşımını öngören politikalarını uygulamaya koymuş gibi gözüküyor.
Kanada, Grönland, Panama kanalları ile ilgili yaklaşımları, Endonezya’dan Tayvan’a, Singapur’dan Yemen’e, Kuzey Kore’den Basra Körfezi’ne kadar uzanan geniş bir yelpazede bunun işaretini “Tehcir” politikasının uygulanmasını istemi ile
Gazze’nin geleceğine yönelik yaklaşımı ile göstermiştir.
Perde arkasında Elan Musk’un olduğu bu politikaların en önemli etaplarından biri de hiç şüphe yokki Doğu Akdenizdir. Ermenistan-Kürdistan-İsrail
hattını kurarak İsrail’in güvenliğini sağlama aynı zamanda İran’a yönelik politikalarının daha etkili olmasına yönelik politikaları”Tehcir” uygulamalarını içeren bir yaklaşımla İsrail vatandaşlarının son yıllarda yoğun bir şekilde arazi ve emlak aldığı, üs kurduğu Kıbrıs’ta İsrail’in hakim olacağı bir yönetim şeklini istediği revize edilen planda öngörüldüğünü görmek için kahin olmaya gerek yok.
Evrensel boyutta uygulamaya konulacağı belli olan 30 yıllık bir projeksiyonu içeren bu politikaların başarılı olması Trump’un (DÜNYASI) rüyasıdır. Bu rüyanın gerçekleşmemesi ülkelerin “Kontra” politikaları ve vizyonlarının çapına bağlıdır.