“Rehberlik, tam adı ile “turist rehberliği” günümüzün gözde, çekici mesleklerinden biri” diyecektim ama diyemiyorum. Son günlerdeki gelişmeler, pek çok meslekte olduğu gibi rehberlik mesleğini de erozyona uğrattı. Ufalayıp toz etmesine de az zaman kaldı. Eskiden öyle miydi? Tabi ki de değildi.

Bizim rehberliğe başladığımız 70'li yıllarda pek değil ama, bir 10-15 yıl sonra rehberlik mesleği son derece saygın ve iyi gelir getiren mesleklerden biri oldu. En önemli neden ise, her rehberin en az bir yabancı dili mükemmel bir şekilde yazıp, konuşuyor olmasıydı. Dil öğrenmek öyle sabah akşam birer hap içip, üç ayda gerçekleşen bir eylem değil. Yıllarca dirsek çürüteceksin, okuyacaksın, yazacaksın, konuşacaksın…
Bu eylemleri de kendi kendine yapmıyorsun tabi. O dili anadili olarak konuşan veya anadili seviyesinde bilen yüzlerce kişi ile iletişim kuruyorsun. Bilgi alıp, bilgi veriyorsun. Dil bir iletişim aracı olduğuna göre, onu kullanarak kültürel, sosyal veya mesleki iletişime giriyorsun insanlarla. Deneyimler, bilgiler, görgüler biriktikçe birikiyor. Bu dilin konuşulduğu ülkelere gidiyorsun örneğin. O dili öğreneyim, konuşayım diye. Yepyeni yerler görüyorsun, insanlar, yaşam şekilleri tanıyorsun. Her tür insanla ister istemez iletişim içine giriyorsun. Sürekli bir sosyo-kültürel alışveriş içinde oluyorsun dil öğreneceğim diye. Bu da kişiyi bilgili, görgülü, erdemli olmasına yönelik kocaman bir adım oluyor.
Peki demeyecek misiniz, neden bunları anlatıyorsun uzun uzadıya? Efendim anlatayım nedenini. Pandemiden hepimiz etkilendik malum. Rehberler de bireysel olarak çalışan kişiler. Dükkanı, fabrikası yok. Tura çıktı parası var, ekmek alır. Tura çıkamadı, çocuklar evde aç kalır. Lafın gelişi, ama durum gerçekten böyle. Pek çok arkadaşımız bu nedenle meslek değiştirdi, bir daha dönmemek üzere rehberliği bıraktı. Her insanın ailesine, kendisine, destek vermekle yükümlü olduğu kişilere karşı sorumluluğu var.

Türkçe rehberlik

Hal böyle iken, 14 bin kadar rehber iş bulamaz, evine ekmek götüremezken, Kültür ve Turizm Bakanlığı seyahat acentelerinin baskısıyla yeni bir düzenleme getirmek için çalışmalar yapıyor. Türkçe Rehberlik. Ne var bunda, diyebilirsiniz. Türk gruplara rehber Almanca anlatacak değil ya. Yok, kazın ayağı öyle değil. Konunun çıkış noktasını Napolyon kaç yüz yıl önce söylemiş. Para, para, para… Efendim ülkemizde dört ve iki yıllık eğitimle turist rehberi yetiştiren tam 34 bölüm var. Bu kadar okula gerek var mı? derseniz, bence yok. Çünkü buraya başka bir bölümü tutturamamış, üniversiteye gideyim de, ne olursa olsun diyen pek çok öğrenci var. Her yıl da yüzlercesi mezun oluyor, ama daha rehber olamıyor. Önce bir eğitim gezisine katılmaları gerekiyor. Sonra da yabancı dil sınavından geçerli not almak.

Anlıyorum ama konuşamıyorum

Gezi işi kolay, üç beş bin lira verip, bir hafta bir bölgeyi gezersen, o bölgenin rehberi olmaya hak kazanıyorsun. Ancak bir şartla. Yabancı dil sınavını da geçeceksin. Sorun burada başlıyor. Biz “Anlıyorum ama konuşamıyorum” grubuna dahil olan bir millet olarak, bir yabancı dili öğrenmek zor geliyor. Halbuki istesen, bir yabancı dili 2 yılda rahat öğrenirsin. Ama zora gelmeyi seven bir millet değiliz maalesef. Üniversitelerde bu kadar rehberlik bölümü seyahat acenteleri birliğinin baskıları sonucu açıldı. Önceden ihtiyaç kadar kurs açılır, hangi dillerden rehbere ihtiyaç varsa, onlar rehber olurdu. Rehber az olunca da daha değerliydi. Ama rehber enflasyonu oluşmalıydı ki, rehberler ucuza çalıştırılabilsin. İşte her yıl yüzlerce rehberin bu okullardan mezun olmasının gerekçesi bu.
Bu yetmedi, bu mezun olanlar yabancı dil engeline takıldıkları için, yine istenen rehber enflasyonu yeterince oluşmadı. O zaman “Türkçe Rehberlik” diye bir ucubeyi koydular masanın üzerine. Pardon, mevcut 14 bin rehber Türkçe bilmiyor mu? Bilmez mi, anadilleri Türkçe. Üstüne üstlük, Türkçe’nin yanı sıra birkaç yabancı dil de biliyorlar, rehberlik deneyimleri de fazlasıyla var. Değerliler ve değerli olduklarını biliyorlar. Bazı seyahat acentelerinin teklif ettikleri yasal taban ücretin altında çalışmayı kabul etmiyorlar. Sorun burada. Onlar da ucuz rehber çalıştırmak için yol ve yöntem arayıp duruyorlar. Rehberin iyisini ne yapacaklar, ucuzu olsun yeter.

Rehberlik değerlidir

Rehberlik, o tam anlamı ile hakim olduğunuz yabancı dil ile, insanlık tarihini, bölgenin tarih boyunca geçirdiği dönemleri, taşını, toprağını, insanını, her ama her şeyini anlatmak için 1) Konuştuğunuz yabancı dilde, tüm terminolojiye sahip çok geniş bir kelime hazneniz olacak. 2) Ülkenizin diğer ülkelerle karşılaştırılmış şekilde coğrafi, tarihi, siyasi, ekonomik, sosyolojik konulardaki güncel bilgileri bileceksiniz. 3) Bu bilgileri, bildiğiniz yabancı dille en mükemmel şekilde aktarma becerisine sahip olacaksınız.
Bu da yetmez. Her grubun ilk beş dakikada röntgenini çekerek, onların kültür düzeyini, ilgi alanlarını aşağı yukarı belirlemeniz ki, ona göre de anlatım yapmanız gerekir. Mahalleden toplanıp geziye giden Ayşe Fatma teyzelere arkeolojik sunum yaptığınızı düşünsenize. Bu nedenle standart rehberlik diye bir şey yoktur. Başarılı rehberin en önemli kriteri, gruba uygun anlatım yapması, bilgi aktarmasıdır. Ne bir eksik, ne bir fazla.

Yabancı dil önemli

Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, ister yabancı dilde, isterse Türkçe rehberlik yapsın, rehber için geçerli bir dile okuma, yazma, konuşma şeklinde hakim olması mutlaka şarttır. Dil bilmeyen biri kendini evrensel anlamda geliştiremez, dünya ile iletişim kuramaz, internet üzerinden bilgiye ulaşması sınırlı kalır. Velhasıl günümüzde bırakın rehberleri, turizmcilerin tamamı, hatta her bireyin bir yabancı dil bilmesi gerekir. Aksi taktirde kendi kabuğunda yaşayan, dünyada neler olup bittiğinden haberi olmayan kapalı bir toplum oluruz. Bu da ülkemize hiçbir yarar sağlamaz.

Kültürler arası köprü


Rehber aynı zamanda bir köprüdür desek, yanlış olmaz. Kültürler arasında, insanlar arasında, zaman dilimleri arasında, müşteri ile seyahat acentesi, hatta gidilen her noktadaki iletişimlerde. Köprü, güzel bir sözcük. İşleri kolaylaştıran önemli bir şey. Dereyi geçeceksiniz, köprü yok. Sıvayın bakalım paçaları. Ne kadar önemli bir görev aslında. Ama yeni düzenlemeler ile siz bu güzelim mesleğin seviyesini aşağılara çekmeye uğraşıyorsunuz. Yapmayın efendiler, yazıktır bu mesleğe, bu memleketin turizmine…
Dile kolay, 46 yıldır yaptığım ve hala de yapmaya çok severek devam ettiğim mesleğimi, iki ayağım üzerinde durabildiğim sürece yapmaya devam edeceğim. Para kazanmak için olmasa da, öğrenci gruplarına, dezavantajlı gruplara, yaşadığı kenti tanıtmak kadar büyük keyif var mı? Bir de yaşadığım ülkenin, kentin turizminin gelişmesi için fikir üretmek. Bilgi ve deneyimlerimizi genç meslekdaşlarımla paylaşmak da bir başka güzellik.
Son olarak önce seyahat acentesi yetkililerine birkaç sözüm var. Ucuz rehberlik size birkaç yüz lira kazandırır ama, kalitenizi düşürür. Velinimetiniz olan misafirlerinizi emanet ettiğiniz rehberin vasıfsız olması sizce fark etmiyorsa, o başka. Birkaç tavsiye de, rehberliğe gönül vermiş, bunun eğitimini alan veya alarak mezun olmuş kardeşlerime. Yabancı dil öğrenmeme kolaycılığına kaçmayın. Yabancı dil size sadece bir iletişim aracı olarak değil, ufkunuzu açmak, kendinizi geliştirmek ve dünyayı tanımak için de gerekli.
Bir işi de doğru dürüst yapsak, çıtayı aşağı değil de yukarı doğru çeksek. Bu tüm alanlar için böyle olmalı ama. Onurlu, kendinden, yaptığından mutlu olarak yaşamak adına.