“Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım.
Ah bu türküler,
Türkülerimiz,
Ana südü gibi candan,
Ana südü gibi temiz.
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler, köy türküleri,
Dilimizin tuzu biberi.”
(Bedri Rahmi Eyuboğlu)
***
Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde, Uluslararası Yayıncılık Seminerindeyiz.
İlk akşam, resepsiyon var. Oldukça kalabalık. Meslektaşlar özlem gideriyor; fikir alışverişinde bulunuyor.
Birden, zarif bir hanımefendi kalabalığa sesleniyor:
-Aramızda Şadan Gökovalı var. Bize birkaç şiir okusa da, kulaklarımızın pası silinse!
Nazlanmadan birkaç şiir okuyorum; “Bis! Bis!..” Birkaç şiir daha.
Aynı hanımefendi;
-Ben de kendisine bir İzmir türküsü armağan etmek istiyorum, diyor ve ekliyor:
“Ah bir ataş ver cigaramı yakayım”
Şimdi siz, ikinci dizesinin şöyle gelmesini beklersiniz, değil mi:
“Sen sallan çek, ben boylarına bakayım.”
Hani, amiyane tabirle, “Yürü de ense traşını göreyim” gibi.
Oysa türkü güzeli, şöyle terennüm ediyor ikinci dizeyi:
“Sen sarhoş ol ben kahrını çekeyim”
İzmir'e gelip bu anıyı aktardığımda, zevk sahibi bir İzmir kızı şunu demez mi:
-O kahır değil ki çekilsin? O zevktir, sefası sürülür...
Az mı yasaklanmıştı türkülerimiz, sözleri az mı değiştirilmiştir!
Bir vakitler TRT'de bütün eşkıyalı, jandarmalı, içkili, efeli, şahlı türküler yasaklanmıştı. Neredeyse TRT türkü dağarı yarı yarıya hafifleyecekti.
Bilerek ya da bilinmeyerek, birçok türkümüzün sözleri değiştirilmekte veya yanlış söylenmektedir. Bu, Türk halk biliminin araştırması gereken bir konudur.
An itibarıyla ben bu satırları tuşlar, siz de okurken, aklımın dallarına konuveren söz yanlışları:
X - “Burası asfalt değil, aman Bitez yalısı.”
Doğrusu, “Burası ASPAT değil, aman Bitez yalısı.” Aspat, Bodrum'da bir köy ve koy.
X - “İpekli mendilimi o rüzgar aldı.”
Doğrusu, “İpekli mandilamı aman örüzgar aldı” (Mendil ve rüzgar sözlerinin Bodrum yöresinde söylenişi, birer hece uzatmak için)
X - “Sırma saçlar bırak döksün dişini.”
Doğrusu, “Sırma saçlar bırak DÖĞSÜN DÖŞÜNÜ.”
X - “Kula gölge ise Allah'ına yan.”
Doğrusu, “Kula gölge ise Allah'a ayan.” (Allah'a malum.)
X - “Çanakkale içinde...” Çanakkale türküsü sanılıyor.
Doğrusu Kastamonu türküsü, Çanakkale'ye askere giden Kastamonu'lu genç(ler) için yakılmış türkü.
X - “Alı da verin benim barutumu saçmamı...”
Doğrusu, “Alı da verin benim bartuma saçmama...” (Muğla, Aydın yöresinde “i”, “e” hali yanlışlığı; uyak uydurmak için.)
X - “Aman da aman, Karadağların sandalı da sandalı.”
Doğrusu, “Aman da aman, koca dağların SANDAL'ı...” (buradaki “sandal”, kayık değil, Akdeniz dağlarına özgü, fundagillerden bir ağaç, Arbutus unedo.)
X - “Suya düştü evimiz...”
Doğrusu, “Suya düştü sevimiz” (aşkımız anlamında.)
X - “Asmalı pencere. Kara gözlüm al beni içeri.”
Doğrusu, “Asmalı mencere, kara gözlüm al beni içere” (yöresel dil)
Daha nicesi var ama, yerim dar; gazetedeki köşemde bir şiirlik yerim var:
“Bir ulu ağaçtan bir yaprak düşse
O anda acısın duyar iniler
Katlansa acıya sakince geçse
Esen rüzgarlara uyar iniler
Bu aşkın meyinden içip de kanan
Gendeki başını sevdaya salan
Yarinden ayrılıp gurbette kalan
Geçen günlerini sayar iniler
Çağlayıp akıyor bakarsın suya
Yağan yağmurlardan zevk duya duya
Geçer dolaplardan yeter arzuya
Başını çarklara koyar iniler
Dağlar çiçek açar Veysel derd açar
Derdine düştüğüm yar benden kaçar
Gerçek âşık olan kendinden geçer
Derdini aleme yayar iniler”
(Aşık Veysel)