"... Yıl 1926, Ağustos ayı. 22'si...
Tarsus’ta Sofular Mahallesi'nde;
Allar giyinmiş bir kadın,
Doğum sancıları çeker.
Çeker ya…
Toplanır konu komşu;
Evde bir telaş, bir kıyamet.
Elleri nur olsun ebe hanımın.
Çıka gelir fakir haneye,
Gelir ya…
Nur topu gibi bir oğlan çocuğu.
Güzel mi güzel,
Beyaz mı beyaz.
Anasının kibrinden yanına varılamaz.
Ağzı kulaklarına varır peder beyin,
Varır ya…
Çifte çifte maşallahlar, boncuklar.
Kaynar lohusa şerbetleri güğüm güğüm.
Hayır duaların biri bin paraya.
Bir de isim konur fukaraya,
Konur ya…
Ninniler söylenir, salıncaklar sallanır.
Türlü türlü oyuncaklar alınır.
Güldüydü, yürüdüydü, koştuydu derken.
Çocuk büyür mektebe gider,
Gider ya…" dedi ve devam etti anlatmaya Ümit Yaşar Oğuzcan:
“Önce şunu belirtmek yerinde olur: 'Benim hayatım' roman değildir. Baştanbaşa şiirdir benim hayatım, Şiir'dir ve Aşk'tır.
Köhne dünyayı 1926 yılında şereflendirdim. Daha doğrusu çilem, 1926 yılında Tarsus’ta başladı. Babamın adı Lütfü, anamınki Güzide…
İlk çocukluk yıllarından bu yana; çeşitli kazalar, hastalıklar, ameliyatlar geçirdim.
Üç yaşında ayağım kırıldı.
Dört yaşında mangala oturdum.
Beş yaşında, 20 basamak taş merdivenden düştüm.
Yedi yaşında başıma sandık kapağı düştü.
Bu arada; fazla ateşli geçirdiğim kızamık sonucu,
Kekeme kaldım ve o günden beri ateşliyimdir.
14 yaşında apandisit, 19 yaşında böbrek; ki, tek böbrekliyimdir.
30 yaşımda bademcik ameliyatı geçirdim...”
*****
Yaşamaktan çok ölümü seven, Şiir'leri kadar 23 intihar girişimiyle de tanınan, oğlu Vedat'ın ölümü ile de; Şiir'deki gidişatını, diri diri yaşamaya yönlendiren, "Acılar Denizi"ni yüzme bilmeyerek geçen ve bir daha hiç intihar denemesinde bulunmayarak, kendisine yaşama cezası veren Aşk'ın Şair’i, Ümit Yaşar Oğuzcan, 95 yaşında...
"...Yaşı varır yirmi ikiye.
İçkiyi, sigarayı, kadını öğrenir.
Çöker omuzlarına maişet derdi.
Gece gündüz şiir yazar bir yandan,
Yazar ya…
Kavak yelleri eser başında.
Değmez ayakları yere bir türlü.
Bu arada evlenir nasılsa.
Çoluk çocuk sahibi olur,
Olur ya…
Ekmek derdi,
Kömür derdi,
Ev derdi.
Kimin umurunda âşıksa, parasızsa.
Şu meyhane senin, bu meyhane benim.
Anlar ayık kafa ile çekilmeyeceğini dünyanın,
Anlar ya…
Bu hikâyenin sonunu kim bilir?
Dünyanın derdi dünyada kalır.
Biter kederi garipçiğin.
Elbet bir gün o da ölür,
Ölür ya…..........." dediği gibi ve istediği hep...
4 Kasım 1984'te; nihayet; bu dünyadaki kendisine verdiği cezasını doldurdu ve hasretle beklediği ölüme kavuştu. Bu aklı karışık, gönlü güzel adam.
Aşk'ın Şair’i, Ümit Yaşar Oğuzcan...
Oğlu Vedat'ın, O'nu kendisinin ölümüyle cezalandırışı gibi; belki, O da bir daha hiç intihar denemesinde bulunmayarak ve Acılar Denizi'nde, bile - isteye yaşayarak kendi kendini cezalandırmıştı. Kim bilir?
"Bir gün gelir de unuturmuş insan,
En sevdiği hatıraları bile.
Bari sen her gece yorgun sesiyle,
Saat on ikiyi vurduğu zaman,
Beni unutma..."
Seni unutmak mümkün mü Usta? Seni anmamak, hatırlamamak.
Senin; kızlarına sevdalandığın, insanlarının içine karıştığın, doğduğun topraklarda yaşıyorum 13 yıldır...
Senin yürüdüğün, taş yollarda yürüyorum.
Efsaneler şehri Tarsus'ta, Mersin'de; hayranlıkla baktığın tarihi eserlere, hayranlıkla bakıyorum...
Doğum günü bahane! An be an; Şiir'lerinle, dizelerinle seni duyumsuyorum.
Biz senin Şiir'lerinle; sevdik, sevildik, ayrıldık, barıştık.
Senin Şiir'lerinle, hayatın içinde yaşadık...
Ümit Yaşar Oğuzcan, 95 yaşında.
Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...