Kilometrelerce uzaktan salına salına akıyordu.
Kıvrım kıvrım bir yolu vardı.
Dolana dolana gittiği için, en kuvvetli yağmurlarda bile istifini bozmazdı.
Geçtiği yere bereket getiren bir dereydi.
Sonra bazı insanlar geldiler.
Önce kenarına birkaç yapı kondurdular.
Ses çıkaran olmadı.
Baktılar ki tepki yok.
Cüretlerini biraz daha artırdılar.
Yine ses çıkaran olmadı.
Madem ahali suskundu o zaman her yer imara açılabilirdi...
Kilometrelerce uzaktan su getiren derenin yatağına bile imar verdiler.
Eh mütahitlerde harıl harıl çalıştı...
Oldu kasaba bina cenneti...
Dere akmaya devam ediyordu.
Ama bir sorun vardı.
Çok dolanıyordu.
Hemen ıslah edilmeliydi.
Dolambaç yolu düzleştirip etrafına beton döktüler.
Böylece önemli sorun ortadan kalkmıştı ve dere güya zaptı rapt altına alınmıştı.
Ayrıca eski yatağı imara açılmış ve bolca inşaat alanı elde edilmişti.
İnsanlar çok para kazanacaklarını düşünüp mutlu mutlu evlerine döndüler.
Aradan zaman geçti...
Orman işletmesi eski ağaçları kesip ormanları yeniliyordu.
Çıkan kütükler için bir yer bulunmalıydı.
Pratik bir çözüm bulundu ve dere yatağındaki düz ayak yer depolama alanı olarak seçildi. Böylesine akıllı bir yatırım yaptıkları için görevliler birbirlerini kutladılar...
Televizonlar bazen lüzumsuz bir şekilde küresel ısınmadan, iklim değişikliğinden söz ediyordu. Kimse umursamadı.
Çünkü onları ilgilendirmiyordu.
Yine zaman geçti.
Bir gün gök delindi.
Sanki yağmur yağmadı da bulutlar aracısız yere indi...
Dere coştu...
Önce kendi yatağına yerleşmiş olan depodaki kütükleri aldı götürdü.
Sonra kasaba içinde kendine ayrılan daracık alandan geçmek istedi.
Kütükler doğal baraj oluşturdu. Sular taştı.
Taşan sular önünde ne varsa sürükledi.
Arabalar, yollar, köprüler, binalar yerle bir oldu.
Çok insan hayatını kaybetti. Tam bir doğa faciasıydı...
Sonra yetkililer geldiler...
Konuştular, konuştular.
Hasarın bu kadar ağır olmasının başlıca nedeninin kütükler olduğunu açıkladılar.
Dinleyenler açıklamayı haklı buldu.
Kütüklere çok sinirlendiler.
Ve dediler ki: “Vay kütük vay”