Van Gogh, 30 Mart 1853'te Hollanda'da doğdu. Sanata olan tutkusu, onu bir din adamı, bir öğretmen ve bir sanat simsarı olarak denedikten sonra, nihayet 27 yaşında resme yöneltti. Van Gogh'un tabloları, sadece gördüklerini değil, aynı zamanda hissettiklerini de yansıtır.  Ancak Van Gogh'un hayatı, sadece renklerden ve güzelliklerden ibaret değildi. Ruhsal çalkantılarla, yalnızlıkla ve anlaşılmamışlıkla dolu bir yolculuktu aynı zamanda.

1853 yılında Hollanda'da doğan Vincent, ailesiyle pek de huzurlu bir ilişkisi olmayan, içine kapanık bir çocuktu. Gençlik yıllarında hem sanata hem de dini hayatın derinliklerine ilgi duymuş, ancak ne ailevi ilişkileri ne de toplum tarafından kabul gören bir yol bulabilmiştir. Hatta kısa bir süre papazlık eğitimi almış, fakat bu meslek de ona uymamıştır. Gençlik yıllarında, aslında hayatının büyük kısmında yaşadığı yalnızlık ve kimlik bunalımını sanatla aşmayı arzu etmiştir. Yaşamı boyunca büyük bir içsel çalkantı yaşadı. 1888 yılında güney Fransa’daki Arles kasabasına taşındığında, sağlığı giderek daha da kötüleşmeye başlamıştı. Burada, aynı zamanda bir sanatçı arkadaşı olan Paul Gauguin ile yaşamaya başlamıştı. Ancak, bu dostluk kısa sürede bozuldu. Vincent’in psikolojik durumu, bu yalnızlık içerisinde daha da kötüleşti. Nihayetinde, 1888’de bir akıl hastanesine kaldırılmak zorunda kaldı.

Van Gogh, resimle ilk tanıştığında oldukça geç kalmıştı. 27 yaşında, diğer sanatçılara kıyasla geç sayılabilecek bir yaşta resim yapmaya başlamıştı. Ancak kısa sürede, tuvali adeta bir terapi aracı olarak kullanmaya başlamış ve içsel dünyasını, yaşadığı derin yalnızlık ve kayıpları tuvaline aktarmaya başlamıştır. Tüm bu içsel fırtınaları, onun eserlerine bir yoğunluk, bir tutku katmıştır.  Van Gogh’un resimlerinde en dikkat çeken özelliklerinden biri, renk kullanımındaki özgünlüğüdür. Klasik sanat anlayışından farklı olarak, sadece gerçekliği değil, duyguları da yansıtmak istemiştir. "Yıldızlı Gece", "Ayçiçekleri" ve "Otoportre" gibi ünlü eserlerinde, renkler bir anlam taşıyan unsurlar haline gelmiştir. 

Vincent van Gogh, yaşamı boyunca yalnızca bir avuç insan tarafından tanındı ve eserleri çok az kişi tarafından takdir edildi. Bugün onun çalışmaları, sanat dünyasının zirvesinde yer alıyor olsa da, hayattayken çok az satış yapabilmişti. 37 yaşında yaşamına son veren Van Gogh, ölümünden sonra dünya çapında büyük bir üne kavuşmuş ve eserleri milyonlarca dolar değerinde satılmaya başlanmıştır. Onun sanatı, ancak ölümünden sonra geniş kitlelere ulaşabilmiştir. Bugün, Van Gogh’un eserleri, dünya çapında büyük galerilerde sergileniyor, müze turlarının en çok ilgisini çeken parçalarından biri haline gelmiştir. 

Van Gogh, 37 yaşında, 29 Temmuz 1890'da hayata veda etti. Ancak ardında, sanat tarihine damgasını vuran, milyonlarca insanı etkileyen ve ilham veren eserler bıraktı.Van Gogh'un hayatı, bize sanatın sadece yetenekle değil, aynı zamanda tutkuyla, cesaretle ve azimle de ilgili olduğunu gösteriyor. Van Gogh'un tablolarına baktığınızda, sadece renkleri ve şekilleri değil, aynı zamanda onun ruhunu da görürüz. Onun fırça darbelerinde, hayatın tüm iniş çıkışlarını, tüm güzelliklerini ve zorluklarını hissederiz.