Türkiye, son onbeş yılda,
Onlarca davaya tanık oldu.
Ergenekon'u anımsayın.
Haziran 2007 yılındaydı.
Daha tek bir dava yokken,
İlk operasyonda adı kondu.
Toplamda 22 ay içinde,
Onun üzerinde dalga geldi...
Her soruşturma üzerinde,
Bilen de bilmeyen de,
Yazdı, çizdi, oynadı...
Dava açılana kadar...
Ne zaman mahkeme başladı,
O zaman taşlar döküldü.
Gizli tanıklar tel tel oldu,
Deliller lime lime edildi.
Sonuç; alayına beraat...
Gün geçti zaman değişti.
İlk bozulan davadan sonra,
Hepsi peşpeşe geldi.
Şimdi Ergenekon bilen yok.
O zaman Ergenekon ipine,
Sarılıp uzman olanlar,
İşsiz kalacak sandık,
Meğerse fena yanılmışız.
O zaman Ergenekon diye,
Selam sabahı kesen,
Yolda görmemezliğe gelen,
İşimden olurum diye,
Tek bir kelam etmeyenler,
Bir anda demokrat oluverdiler...
Aradan çok zaman geçmedi.
Bu kez de “paralel” çıktı.
Neredeyse üç yıldır,
Çalmadıkları kapı, basmadıkları ev,
Gözaltına almadıkları avukat,
Memur, işçi, ev hanımı,
Gazeteci, rektör, polis kalmadı.
Bir de yeni bir deyim;
FETÖ ve PDY...
O kadar insanı topladılar ya,
Daha açılmış doğru dürüst,
Elle tutulur dava yok.
Bir iki turluyorlar o kadar.
Ergenekon'da sinen kim varsa,
Şimdi de sinmiş vaziyette,
En çok ona gülüyorum.
Ve şu sözler geliyor aklıma:
“Maskelerine kanmayın...
Sahte insanlar eninde sonunda,
Gerçek renklerini gösterirler.
Sadece maskesinin temizlenme
Zamanının gelmesini bekleyin...”