Adamın biri 2012 yılında bir twit atmış; “Dolar 1.90'a dayandı. Bu anlayışla gidilirse 5-6 yıla kalmaz 8-9 lira olur...”
Belli ki ekonomiden anlıyor. Tam isabet olduğu için bunu şimdi söylüyoruz. O günlerde linç edilmiş. Troller tam gün mesai yapıp adamı gömmüşler... Ne vatan hainliği, ne devlet düşmanlığı kalmış.
Ne de olsa suçu büyük...
İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi, iktidara yakın vakıflara yeni arazilerin tahsis edilmesi, HDP'ye kapatma davasının açılması birden bire ortalığı karıştırdı. E birde bunlara Merkez Bankası Başkanı'nın gece yarısı değiştirilmesi eklendi. Ve artık o kadar çok başkan değişti ki, millet “Bana sıra ne zaman gelecek diye” twit atıyor. Klasik döviz krizini saymıyorum artık... Dolar, euro birden bire tırmanınca bankalar döviz işlemlerini durdurmak zorunda kaldı.
Yani haftaya büyük bir kaosla başladık.
Sıradan bir Orta Avrupa ülkesi bu kadar çok olayı bir yılda bile yaşamaz. Zaten istese de yaşayamaz. Merkez Bankası Başkanı'nı nasıl değiştirsin? Özerkliği var. Gece yarısı kanun hükmünde kararname de yayınlayamazlar orada meclis var, denetim var...
Neyse biz konumuza dönelim...
Böyle fırtınalı gündem değişikliğine “Algı yönetimi” diyorlar.
Yani hedef asıl konuyu konuşturmamak. Birkaç saatliğine başarılı olmuyorlar diyemem. Ama ne zaman pazara çıkılıyor, ne zaman alışveriş yapılıyor, işte halkın asıl gündemi o zaman başlıyor.
Bir ülkede geniş halk yığınları bakkala korkarak gidiyorsa, iki ekmeğin hesabını yapıyorsa orada çok ciddi bir sorun var demektir. Üstelik aynı ülkede bir kısım insanlar haddinden fazla para kazanıyor ve onu başkalarının gözüne soka soka yaşıyorsa o ülkede çok ciddi bir ekonomik dağılım sorunu var demektir.
Ama yandaş televizyonlara, gazetelere bakıyorsunuz, hiç bir sorunumuz yok. Hatta sorunu olan ülkelere acımıyor değiliz. Üstelik sanki ekonomiden söz etmek ayıp.
Bir küçümseme, bir tepeden bakış...
Amerika'ya, Almanya'ya, Fransa'ya ayar veren büyük gazeteciler varken bana da sokağın dilini anlatmak düşüyor.
Neyse idare edin artık.