"An gelir Attilâ İlhan ölür" diye bitse de şiiri, ölüme inat her dizesinde nefes alan şiir işçisi, ışıltısını kaybetmemiş eserleriyle bir cevher, Türk şiirinin mihenk taşlarından biridir Attilâ İlhan.
Yüreği memleket için çarpan bir derya deniz, fikirlerinin aydınlığında, kalemiyle karanlığa direnen, fikir adamıdır Attilâ İlhan.
Bin başlı on bin ayaklı sanki bir devdiler / grev oylamasında hep bir ağızdan grev dediler diye haykıran emek savaşçısı, “Laiklik, şeriatın siyasi iktidar olmasına, devleti ele geçirmesine, tahakkümüne direnmek anlamına gelir” diyen dirençli bir gazetecidir Attilâ İlhan.
Vatandır, millettir, partizandır, Gazi’nin emrinde kuvvacı bir militan, insanlarına aşık sevda adamıdır Attilâ İlhan.
Şairdir, yazardır, gazetecidir!
Şiirdir, aştır, yalnızlıktır!
Unutulmaz izler bırakmış bir kaptandır Attilâ İlhan!..
*
“Başlangıçta daima şairler vardı” der, Duvar’ın sunu yazısını sonlandırırken Attilâ İlhan;
“Başlangıçta daima şairler olacak.”
“Duvardaki şiirler belki harbi etiyle kemiğiyle yaşamamış ama gazete, radyo ve sinema yoluyla bir yandan; fırında kaybolan ekmek, seferber edilmiş ordu, pasif korunma ve karartmalar yoluyla öbür yandan; onun sertliğini ve hainliğini ‘etinde duymuş’ bir harb delikanlısının şiirleri.”
Attilâ İlhan’ı "Attilâ İlhan" yapan kitap "Duvar" için de Nâzım Hikmet şöyle der;
“Duvar beni çok sevindirdi. Attilâ İlhan gayet soylu, özlü şair, pek beğendim. Aşk olsun delikanlıya!”
Şiir dışında roman, deneme, anı, eleştiri, çeviri ve senaryo alanlarında ülkemizin en önde gelen isimlerinden Attilâ İlhan kendi söyleyişiyle “Türk şiirine gökten zembille indi.”
“Kaman civarında bahar gelince / yıkılır ovadan abdal çadırları” dizeleri ile başlayan; “Aynı akşam doğurmuş karısı Döne / mavi gözlü bir çocuk sarışın / bir avuç toprak sarmışlar altına / ve Kemal koymuşlar adını” dizeleri ile sona eren "Cebbar Oğlu Mehemmed" şiiri Attilâ İlhan’ı daha 21 yaşında Türkiye şiir gündemine oturtmuştur. Hem de Cahit Sıtkı Tarancıların, Fazıl Hüsnü Dağlarcaların arasında CHP 1946 Şiir Yarışması'nda ikinci olarak.
Divan ve halk şiirimizden beslenen şiirini, Avrupa sanatıyla bütünleştirme yolunu açan Attilâ İlhan’a göre “… şairin bir kere sağlam bir tarih görüşü olacak. Yanı sıra sağlam bir destan anlayışı olacak. Daha sağlam bir estetik yapısı olacak. Bunlara sahip olmak da yetmez. Ayrıca yeni ve güzel olacak. Yaratıcı olacak. Yani kendi görüşleri içinde değişik (orijinal) düzenler kurabilecek. Ancak bunların sonucunda çıkarsa, ortaya bir ‘şaheser’ çıkar. Çıkarsa diyoruz, ihtiyatımıza sebep, eserlerin pek çok olmasına mukabil, şaheserlerin pek kıt olması, binde bir denecek derecede az yaratılabilmesidir.”
‘Gece Buluşması’ndaki bu dizeler, bu şaheserler arasında yer alır mı, Türk okuyucusu kararını verecektir.
“Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin / Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç / Karanlık adamlar hüviyetini sordu mu / Ben senin olmadığını arıyorum / Belki gelmem, gelemem beş dakika bekle git”
Kitaba adını veren “Ben Sana Mecburum” şiiri bütünüyle olmasa bile, ilk beş dizesiyle dillerden düşmez:
“Ben sana mecburum bilemezsin / adını mıh gibi aklımda tutuyorum / büyüdükçe büyüyor gözlerin / ben sana mecburum bilemezsin / içimi seninle ısıtıyorum”
“… yaratma ve bileşim yetisi olan şairler için, etkiler daima faydalıdır.” diyen Attilâ İlhan şu dizeleri ile insanı yüreğinin ta orta yerinden patlatırcasına etkiler:
“boynuna o yeşil fuları sarma çocuk / gece trenlerine binme
/ kaybolursun / sokaklarda mızıka çalma çocuk / vurulursun”.
“Sen Beyaz Bir Kadınsın” şiiri, insan ögesi içinde bir başka
güzelliğin ‘'şairane'’ anlatımıdır. Toplumsal gerçekçi Türk şiirinin öncülüğünü, yıllar boyu tek başına sırtlanan Attilâ İlhan’ın, değil tüm yapıtları, bir tek şiiri için bile başlı başına bir yazı yazılması gerekir.
Çok yönlü sanatçılığının yanı sıra şiirlerinin her birinde ayrı bir haz ve güzellikler sunan Attilâ İlhan’ındır şu dizeler:
“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Yağmur giyerlerdi son baharla bir / bıraksam korkudan gözleri sislenir / Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Böyle bir sevmek görülmemiştir.”
XXX
Tam 13 yıl olmuş Attilâ İlhan'ı yitireli.
Dün onu anarken Genel Yayın Müdürlüğü'nü üstlendiği Demokrat İzmir yıllarımızı, Karşıyaka-Konak vapurunda her sabah martıların, dalgaların eşliğinde "şiirli" yolculuklarımız ve Denizler'in asıldığının sabahı "Alaybey" vapurunun kıçında ilk kez bana hıçkırıklar içinde okuduğu (hani Ahmet Kaya'nın da bestelediği) Mahur şiiri usuma geldi.
Hüzünlenmedim desem yalan olur...
İyi ki seni tanımışım Büyük Usta iyi ki!
Sevgim ve saygım; bitimsizdir.