“Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.”

Tarih: 28 Ekim 1923… Yer: Ankara Çankaya köşkü…

Tarihe geçen bu sözün sahibi Mustafa Kemal Atatürk…

Tarih: 29 Ekim 1923… Atatürk “Büyük eserim” dediği Cumhuriyetimizi ilan ediyor…

Tarih: 29 Ekim 2020… İşte dün ulusça Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 97'nci yılını, yağmura, çamura ve de içeriden, dışarıdan atılan karanlık kişilerin attığı kirli iftiralara, çamura rağmen başımız dik, anlımız açık olarak kutladık…

“Ben söze değil, söyleyen kişiye bakarım; Adam mı diye!”

İşte bugün “Cumhuriyeti Biz kurduk. Onu yükseltecek olan sizlersiniz” diyen ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün idealini gerçekleştirmek için 83 milyon yüzüncü yıla koşar adımlarla ilerliyoruz…

Her resmin bir çerçevesi vardır. İşte ben sokaklara asılan bayrak ve resimlere hep bu çerçeveden baktım. Ne mutlu Türküm, ne mutlu diyebilene…

***

Evet yüzüncü yıla koşar adımlarla gidiyoruz. Ancak “Yüzyıllık kaşıntı” da başlamadı mı? Avrupa’nın ortasından, sağından, solundan alçakça saldırıları da göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz…

İşte Macron’un Fransası… İşte bu karikatürlük adamın Fransız dergisi Charlie Hebdo… İşte Almanya'da İslam dünyasına karşı bizim üzerimizden yapılan saldırılar… Bu yüzyıllık kaşıntı tutmuş ki, Ermeniler Avrupa’daki uzantıları yangınlarla, canlı bombalarla Cumhuriyet Bayramı haftamızı bize akıllarınca engellemeye çalıştılar! Şaşarım akıllarına! Bunlar Avrupa’nın yeniden barbarlık dönemine gidişinin işaretidir. İnanıyorum ki, kendi nefret ve kirleriyle boğulup gideceklerdir.

***

Yeter ki biz, kim olduğumuzu, nereden geldiğimiz, nereye gideceğimizi unutmayalım… Gelelim “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” diyen Ata'mızın sözüne… Bir yandan yukarıda anlattığım gibi bayramımızı kutlarken, bir yandan da asrın vebası Kovid-19’la uğraştık… Grip aşısını bile vücudumuzu sağlam tutmak için bulamazken, iktidarın torpili ile iş-aş ve aşı aramaya başladık… “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!” deme kolaylığına mı kaçılıyor acaba diye düşünenler çoğunlukta… İşte geçen sezon korona ile indirdiğimiz futbol liglerini bu sezon aynı gürültü ve aşırı pozitif vakalarla açmadık mı?

***

Önceki gün Urla’dan İzmir’e indim. Aynı gün Alaçatı’dan gelen değerli ve de güvenilir dostum TÜRFAD İzmir Şube Başkanı Bahri Vreskala ile “maske- mesafe ve hijyen” kurallarına uyarak “ne olacak bu futbolumuzun” hali diye konuşma fırsatını buldum. Ama üzülerek fikir birliğine karar verdik ki, bazı kurumlar Sağlık Bakanlığımızın önerilerini yeterince ciddiye almamakta, yanlış uygulamalarla “insan hayatı”nı önemsememektedirler. Sözü futbol adamı Vreskala’ya bıraktım. “Örnek olarak bunu TFF-Türkiye Futbol Federasyonu’nun uygulamalarında görmekteyiz. Şöyle ki; Süper Lig ve Birinci Lig futbol karşılaşmaları bazı futbolcularda virüs testi pozitif tespit edildiği halde her hafta oynatılmaktadır. O kadar ki, bu hafta görüldüğü gibi Büyük ALTAY'ın futbol takımında tüm futbolcular, teknik heyet, bazı yönetici ve görevlilerin tamamında toplam 34 kişide testin sonucu pozitif çıkmış ve karşılaşma ileri bir tarihe ertelenmiştir. Diğer futbol takımlarının bazılarına da bu nasıl bir anlayış ki, anlamak mümkün değildir. Karşılaşmaların yayıncı şirketin baskısı ile oynatılması, buna dur denilmemesi, denilememesi paranın, insan hayatının önüne geçmesinin en belirgin göstergesidir. Ayrıca Süper Lig ve Birinci Lig futbol karşılaşmaları oynatılırken, bazı liglerin ve amatör karşılaşmaların Kovid-19 nedeniyle oynatılmaması çifte standardın uygulandığının da göstergesidir. Amatörler dahil tüm ligler TFF'ye bağlıdır. Bu nasıl bir anlayış? Sanki Süper Lig ve Birinci Lig'de Kovid-19 yokmuş, Amatörlerde ve diğer liglerde varmış gibi düşünülmektedir ki, bu çok yanlış bir düşünce ve uygulamadır. Hatta daha da ileri gidilmekte, karşılaşmalara belli bir sayıda seyirci de alınmaktadır.”

Evet, unutulmamalıdır ki insan hayatı paradan daha değerlidir…