“Mart yağar nisan övünür,
Nisan yağar insan övünür”

(Halk sözü)

Bayılıyorum şu bizim ay adlarına.
Atık malzemeden yapılma isimler.
Kimisi hay haylar, kimisi vay vaylar.
Ekimden ocaka kadar olanlara söz yok. Onlar, Yirminci Yüzyılın Prometheus'u Atatürk tarafından bul(durul)muş!
Tohumun ekildiği ay Ekim, ürünün hasat edildiği ay Kasım, bu yılla ertesi yılın arasındaki ay, doğal olarak Aralık. Eh, yılın ilk ayında havalar soğuduğu, ocaklar yakıldığı için, o ayın adı Ocak.
Şimdi parmaklarıma izin vereyim; yazsın, “ayların vay halleri”ni.

ŞUBAT: Halk dilinde adı “Bücür” olan Şubat, Süryanice Şabat bayramından sürüp gelmektedir. (Başına gelen felaketi, Ağustos'u anlatırken yazayım.)

MART: Bu söylenişiyle, Grek Tanrısı Ares'in Roma çağı muadili Mars'tan gelmedir. Yumuşak atın tekmesi pek olur ya; Mart'ın öyle halleri vardır. Kedilerle ilgili şöhreti yaygındır. “Kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.” Bir iyi yanı, Nisan'a öncülük etmesidir. Mart gelince, Nisan övünür.

NİSAN: Nisan gelince insan övünür. Sorsam, siz de en sevdiğiniz ay ya da hiç olmazsa, en sevdiğiniz iki aydan biri olduğunu söylersiniz. Türkçe gibi ötüşüne kanmayalım; Süryanice ve “Kiraz ayı” anlamındadır. Bu ay yağan yağmurun zerresi zayi edilmez, şifalı sayılır. Konya'da Mevlana Müzesi'ndeki “Nisan Tası”, bunun en güzel örneğidir. İlhanlı Sultanı Bahadır Han'ın (1305-1355) armağanı; bronz üzerine altın-gümüş kakma desenli ve figürlü muhteşem bir eserdir. Nisan yağmurları bu tasta toplanıp, ziyaretçilere ikram edilirdi. Nisan'a Avril denir. Halk usta buyurmuş ki: “Kork Avril'in beşinden, öküzü ayırır eşinden.”

MAYIS: Latin Tanrıçası Maia'dan gelmekle birlikte Türkçede taze büyükbaş hayvan gübresi anlamına gelmektedir. Bu ılık ayın saymakla bitmeyecek getirisi vardır. En önemlisi, Bahar'ın başı sayılmasıdır. Halk dilinde adı “Açaray”.
“Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum, uzat eklerini.”
(Ataol Behramoğlu)

Dünya gözden kaçırma gayretinde olsa da, ilkbahar bayramı bu topraklarda kutsanmış ve kutlanmıştır. Söylenceye göre Lydia'lı (Salihli dolayları), Till adlı delikanlı Tmolosda (Bozdağ) avlanırken, yılan sokması sonucu ölür. Avcının arkadaşı Mamosen, yılanı öldürür; ölen yılanın eşi, Tmolos eteklerinden Altın Çiçek toplayıp sürerek, onu diriltir. Bunu gören Till'in kızkardeşi Moir de aynı şeyi yapar ve avcı canlanır. Bunun üzerine her yıl Anadolu'nun bu yöresinde “Altın Çiçek” adı altında bahar bayramı kutlanır olur ve buradan dünyanın dört bir yanına yayılır. Bugün dünyanın birçok ülkesinde “Bahar Bayramı”, “Hıdrellez”, “May Day”, “Nevruz” ve buna benzer coşkulu kutlamaların kökeni bizdedir.

HAZİRAN: Haziran sözcüğünün Süryanice “sıcak” anlamına geldiğini biliyoruz. Arapça ve Farsça'da “kent yöneticisi”, “tapınak bekçisi” anlamına gelen “Xazanu” ve “Xazzan” sözcüklerine rastlıyoruz. Şair Hasan Hüseyin'e göre, “Haziran'da ölmek zor”dur; siz uzun ve mutlu yaşayın. Halk dilinde, yılın 30 gün çeken altıncı ayına “Kiraz ayı” denildiğine tanık oluyoruz. Kiraza gelince, Milattan önce 89 yılında General Lucullus tarafından Giresun'dan Roma'ya götürülmüş. Şehrin eski adı “Kerassos”tan ötürü, “Kerassos meyvesi”, zaman içinde “Kiraz”a dönüşmüş. Bizim Ege, kiraz cenneti. Kemalpaşa erkenci, Salihli, özellikle Allahdiyen kirazının üstüne kiraz yok!
Ne o “Allahdiyen” adı, Can Yücel gibi size de ilginç, daha doğrusu garip mi geldi? Efendim; çapkın Savaş Ares (Latinlerde Mars), Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit ile mercimeği fırına vermişti. Onlar buluşunca Alektrion erketeci kalıyordu. Seninki bir gün uyuya kalmasın mı? Tanrısal bir skandal doğmuş oldu. Buna içerleyen Ares, bizim gözcüye:
-Bundan sonra herkesten önce kalk da, öterek insanları uyandır, diyerek horoza çevirdi...

TEMMUZ: Bu sıcak ayın adının, bildiğimiz “damız”, “damızlık” sözüyle akrabalığı dikkatinizi çekmiştir. Doğrudur da. İngilizcesi “July”, Roma İmparatoru Julius Sezar'dan gelir. Bu hazret, babasının malı imiş gibi bu ayı kendisine ayırmış ve kendi adını vermiş. Üstelik, 31 günle, en uzun yedi aydan biri.
Gerçi, insanı, aklını başından alıp, kalbinin gittiği yere götüren türküye ne dersiniz:
“Alyın hızlan Mülayim,
Seni Hak'tan dileyim.
Yaz günü, Temmuz'da
Sen terle ben sileyim.”
Dilerim böyle sevdiğiniz olur. Ama belki de , o sildikçe sizin terleyesiniz gelir.

AĞUSTOS: Yılın sekizinci ayının başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Sezar'dan sonra yetkiyi eline alan Romalı Komutan Augustya:
-Onun ayı oluyor da, benim niçin olmuyor, diye Temmuz'u izleyen ayı kendisine tahsis etmiş.
Ama farketmiş ki; Sezar'ınki 31, kendisinin ki 30 gün. Derhal, bücür ay Şubat'tan bir gün (ç)alıp, kendi ayına eklemiş, vesselam.
Daha derinine inecek olursak, “augustus” ismi, Latince “artırmak”, “büyütmek”, “yüceltmek” anlamındaki Latince augere sözcüğünden türetilmiştir.
Bahtı kara, talihi kör olanlar, bu ayda suya girse, su, balta kesmez buz olur.
“İyi ya” diyeceksiniz; “insan oğlu yazın serin, kışın sıcak istemez mi?”
Nasıl isterseniz öyle olsun...
“Ağustos Böceği ile Karınca” fablında La Fauntoine'in, Ağustos Böceğinin hakkını yediğine inananlardanım. Zira o güzelim böcek, keyif olsun diye değil, sıcaklığıyla yeni canlar üretebilmek için bedeninin iki parçasını birbirine sürterek o, türküye benzer sesi çıkarmaktadır. (Bir daha düşünün, yazılı kaynak isterseniz, Halikarnas Balıkçısı'nı okuyun.)

EYLÜL: Nisan gibi Eylül de, güzel ötüşü nedeniyle kızlara isim olarak verilen kelimelerden biri. Türkçeye uydu güzel demekle birlikte bu sözcük de Süryanice. Anlamı, bölgemiz Ege'ye pek uygun: Üzüm Ayı. Bu ayda; Kula ve Alaşehir'den başlayıp, Salihli, Turgutlu üzeri İzmir'e varana dek Gediz Havzasının başat ürünü üzüm. Mitolojiye göre Şarap ve Eğlence Tanrısı Dionysos veya İkarios adlı bir ölümlü, Pers tradisyonuna göre Hükümdar Cemşid'dir şarabın bulucusu. Tanrıların içeceği Nektar'ın, insanlara özgü versiyonu.
“İnsanlarda en sıcak kanun
Üzümden şarap yapmaları
Kömürden ateş yapmaları
Öpücüklerden insan yapmalarıdır.”
(Paul Eluard)

Bir de sözden şiir yapmaları...