* * *
Geçtiğimiz gün Haytap'ın resmi sitesinde güzel bir makaleye rastladım. Makalenin başlığı “Bir Bakımevi Nasıl Olmalı”. Konuyla ilgili detaylı, bilgilendirici, doğruları ve yalnışları güzel bir şekilde sıralayan bir yazıydı. Bana göre bu yazı hem yerel yönetimler hem de dernekler için bir rehber niteliğinde. www.haytap.org adresine girerek sizler de bu yazıya göz atabilirsiniz.
Yazının tamamından burada bahsetmem mümkün değil ama özetle Türkiye'deki çoğu bakımevinin fiziksel yetersizlikleri ve nasıl giderileceğine dair yol gösterici nitelikte ve örnekler içeren bir makale olduğunu söyleyebilirim.
Bana göre, yazıdaki en doğru tespitlerden bir tanesi Türkiye'deki bakımevlerinin genelinin nasıl da “beton+fayans+demir parmaklık” üçlüsünden vazgeçemediğiydi. Bence, bakımevleri kurarken yapılan en temel yanlışlık bu. Bu tip bakımevleri kuran yerel yönetimlere “neden böyle yaptınız” diye sorsanız “temizlemesi kolay” gibi zayıf bir cevap vereceklerdir. Bana göre, temizliğinin kolay yapılması ya da maliyetinin düşüklüğü değil gerçek neden. Bence asıl neden, mantalitenin yanlışlığı.
Bakımevleri, mağdur ve bakıma muhtaç olan hayvanların hayatlarını en iyi şekilde sürdürebilmeleri için onlara gereken ortamı sağlayan yerler olmalı. Ancak nedense bizim ülkemizdeki çoğu bakımevi “mağdur ve muhtaç hayvanlar için birer hapishane” görünmünde. Tıpkı hapishanelerdeki gibi demir parmaklıklar, kalabalık nüfusun küçücük odacıklarda hapsedildiği bölmeler, beton ya da fayans zeminler, asgari açık alanlar mevcut buralarda. Pislik ve hastalık ise çoğu bakımevinin genel atmosferini özetler niteliktedir.
* * *
Yani sizin anlayacağınız, sanki hayvanlar büyük bir suç işlemiş de bizler de onları cezalandırmak için buraya tıkmışız gibi bir tablo çıkıyor ortaya. İşte önce bu zihniyeti değiştirmeliyiz. Bakımevinin sözlük anlamına tekrar bakıp, sonra yaptığımız tesis bu anlamı karşılıyor mu diye düşünmeliyiz.
Bakımevleri toprak zeminli, hayvanlar için maksimum açık alan sunan, hayvansever görevlilerin hizmet verdiği, her daim en az bir veterinerin mutlaka bulunduğu, hayvanların kendini hapishanede hissetmediği yerler olmalı. Buralarda geldiğimizde bizi üzgün bir şekilde karşılayan, onu almamız için adeta ağlayan hayvanlar yerine mutlu canlarla karşılaşabilmeliyiz.
* * *
Bu satırları İzmir'deki yerel yönetimlerde görev yapan arkadaşlarımız okuyorsa eğer lütfen Haytap sitesindeki makaleye bir göz atsınlar. Dev bütçelere gerek olmadan, muhtaç hayvanlarımızın mutlu bir ortamda yaşamalarını sağlamak için neler yapılabileceğini öğrensinler. Türkiye'de az sayıda da olsa bakımevi sözcüğünün hakkını veren, mutlu hayvanların barındığı örnekler mecvut. Bakımevlerinin tamamının iyileştirilmesi ve bu örneklerin çoğalması hiç de zor değil. Bunu da yapabilmenin yolu yerel yönetimlerin hayvanseverlerle ortak adım atması, konunun uzmanlarına kulak tıkamak yerine onlarla el ele hareket etmesinden geçiyor.