2020 yılında Türkiye’nin en çok dinlenen şarkısı iki rapçi Ezhel ve Murda’nın “Bi Sonraki Hayatımda Gel” şarkısı oldu. Şarkının nakaratı şöyle:
"Bugüne değil kısmet
Bi' sonraki hayatımda gel
Öyle bakıp yapma bana nispet
Bi' sonraki hayatımda gel"
Başka bir hayat mümkün mü, bilmiyorum ama 2021'den büyük beklentileri olanlar, daha yılın ilk günlerinde 2020'den pek farklı olmadığını gördüler. Hatta konuşulan konular itibari ile 1990'dan bile farkı yok. Hala türban tartışılıyor, hala adam kayırmaca, liyakat konusunu önemsememe, iktidarın iktidarda kalmak için halkı vergilerle ezerek verdiği mücadele... Hala birileri yerken, vatandaşın parasını gereksiz yere savururken ekonomi iyileşsin diye yapılan kemer sıkma politikaları... 90'lardan farkımız ülkenin artık her konuda tam ortadan ikiye bölünüyor olması. Bu SMA hastası çocuklar için de böyle, Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan rektör için de...
Bir de 90'ların pop müziği, bugünkünden daha iyiydi. Onun hakkını yemeden araya sıkıştırayım.
***
Konu üzerinde araştırma yapmak, tartışmak ve sonunda uzlaşmak gibi bir kültür geliştirememişiz. Halk olarak bizi bize bıraksalar belki yine bir yolunu bulur anlaşırız ama politikacılar kendi bildikleri türküyü söylemekten vazgeçmiyorlar bir türlü. Bi de sesleri bir kötü sormayın gitsin...
Eminim yurdum insanı Meclis'te birbirlerine hakaret eden vekilleri aynı sofrada şakalaşırken görse, bir nebze olsun fikirleri değişir ama bakmayınca da göremiyor tabi ki insan. Ne de olsa 'Kral Çıplak' hikayesinde olduğu gibi görmek de cesaret istiyor.
Bugün karşılaştığımız pek çok olay da zaten insanlar görmesinler, duymasınlar, konuşmasınlar diye yapılmıyor mu? Son olarak 180 kişinin işsiz kaldığı Olay TV'nin kapanması, Sözcü TV'ye lisans hakkı verilmeyişi, televizyonlara kesilen uçuk cezalar, hapse atılan gazeteciler, bunun bir göstergesi değil mi?
Her yeni güne bir zam haberi uyanırken şahlanan ülkemin insanlarının aslında tek beklentisi demokrasi. Ve dillerden düşürülmese de demokrasi dediğiniz şey, öğrenciler girmesin diye üniversite kapısını polis barikatı önünde kelepçe ile kapatmakla olmuyor. Olan sadece dünyaya bir kez daha rezil olmamız.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlara uymaz, adalet mekanizmasını doğru çalıştırmaz, gücü tek bir noktada toplamaya çalışırsanız bir süre sonra hareket edemez hale gelirsiniz. Güç zehirlenmesinin kötü bir şey olduğunu tarih bize anlatır.
***
Roma İmparatoru Sezar, hayat boyu diktatör ilan edildi ve Cumhuriyet bürokrasisini ağır biçimde merkezileştirdi. Ama Cumhuriyet hayali kuran, içlerinde arkadaşı Brütus'ün de olduğu bir grup senatör tarafından öldürüldü.
Napolyon, Konsüllük idaresinin ilk konsülü olarak atandı ve Fransa üzerindeki siyasi hakimiyetini kademeli olarak artırarak imparator oldu. Yerini sağlamlaştırmaya çalışırken koalisyon güçlerine karşı verdiği savaşta yenildi ve İngilizlere telim oldu. Hapse gönderildikten bir süre sonra kanserden öldü.
Hitler'den Mussolini'ye, Çavuşesku'dan Saddam Hüseyin'e, Kaddafi'den Hideki Tojo'ya tarih benzer sonlarla hayata veda eden liderlerin isimleriyle dolu.
***
2020'de en çok sarf edilen sözlerden biri de kentsel dönüşümdü. Yaşadığımız depremler, bize unuttuğumuz, görmezden geldiğimiz şeyleri bir kez daha hatırlattı. Ama tabi yine olan yıkılıp giden binaların altında kalanlara oldu.
Dilimizde, belki bu yılın çok sevdiğim şarkısı İkiye On Kala'dan 'Kafamda Kentsel Dönüşümler' vardı. Aklımızda ise yaşanan felaketlerden ve 'bu kadar da olmaz' dedirten siyasetçilerden dolayı Ezhel ve Murda’nın şarkısındaki “Bi Sonraki Hayat..." ve 'Acaba yeni bir şansımız daha olur mu?' düşüncesi...