Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine,
Milletin her kazancı milletin kesesine.
Toplandık baş çiftçinin, Atatürk'ün sesine.
Toprakla savaş için ziraat cephesine.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi efendisi, köylüyüz.

Kuracağız öz yurtta dirliği düzenliği,
Yıkıyor engelleri ulus egemenliği.
Görsün köylü bolluğu, rahatlığı, şenliği.
Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği...

1940'lı yıllar... Kırklareli'den Van'a, Aydın'dan Kars'a, Trabzon'dan Adana'ya... Savaştepe'de, Hasanoğlan'da, Beşikdüzü'nde, Cilavuz'da, Erciş'te, Kızılçullu'da tam 21 Köy Enstitüsü'nde her sabah haykırarak söylenen bu marş, dalga dalga yurdun dört bir yanına yayılıyordu.
17 Nisan 1940 tarihinde kurulmuşlardı. “Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim” modeli esas alınmıştı. Asıl gelişmeleri efsane Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç döneminde gerçekleşmişti. O yıllardaki savaş rüzgarlarına karşın Ne liberal Amerika'nın, ne Faşist Almanya'nın, ne de komünist Rusya'nın modelleri değildi. Kemalizm ilkeleri esas alınmıştı.
Kendi yaptıkları binalarda barınıyorlar, kendi ektiklerini tüketiyorlar, kendi ekmeklerini yapıyorlardı. Kendi yaptıkları tiyatro sahnelerinde kendi yazdıkları oyunları oynuyorlardı. Her öğrenci mutlaka bir müzik aleti çalardı. Hasan Ali Yücel, bizzat buralara gidiyor, eğitimlerine katılıyordu. Yaşamında ilk kez kömür gören öğrenciye kömür sobasını yakmayı öğretiyordu. Aşık Veysel saz öğretmenliği yapıyordu. Okumaya ve özgür tartışmaya büyük önem veriliyordu. Öğrenciler ırkçılık, dincilik, mezhepçilikten uzak yetiştiriliyordu. Düşünen, araştıran, öğrenen sorgulayan, eleştiren, üreten, paylaşan kızlı-erkekli öğrenciler çağdaş ve bilimsel bir mantıkla öğretim görüyorlardı.
Eee tabii bu kadar özellik fincanı katırlarını ürkütmüştü. Tez elden kellesi vurulması gerekiyordu. Yardımlarına Amerika yetişti. Marshall Yardımı uygulamaya konuldu. Karşılığında Köy Enstitüleri kapatılacaktı. Öyle de oldu. Bakın gerçek din Alimi Yaşar Nuri Öztürk yıllar önce katıldığı bir Televizyon programında ne diyordu;
“Amerika'dan geldi adam. Köy Enstitülerini tetkik etti. Ve gördü adam Köy Enstitü'lerinin Türkiye'yi nereye götüreceğini. Şimdi soruyorum Marshall Yardımı adı altında, bize verilen küflü buğday karşılığında bizden köy Enstitülerini kapatmayı istemek ne demek? 'Siz Müslümansınız, burada kız-erkek birlikte bu nasıl iştir? Burası komünist bir ülke mi? Burada komünist yetiştirirsiniz.'”
Bitmedi Öztürk “Allah ile Aldatmak” adlı kitabında da konuya geniş yer vermiş; “Köy Enstitüleri gibi tarihte eşi görülmemiş bir kalkınma projesi 'Bu enstitüler, komünist yetiştiriyor' teranesiyle yok edildi. ABD'nin o günkü sömürge dini Yeşil Kuşak İslamı ile Marshall Yardımı kullanılarak kendi dinimizle vurulduk ve bizi çağın üzerine taşıyacak bir büyük yaratıcı projeyi kendi elimizle mahvettik. Allah ile aldatıldık. ABD'nin Marshall Yardımı, Müslümanı kendi yurdunda vurdu.”
Fazla söze gerek yok. Şimdi her mahallede açılan imam-hatip okullarıyla nerelere geldiğimiz gözler önünde....