Geçtiğimiz haftalarda “Gürültüde Seçilik” başlıklı yazımda doğa seslerinden rahatsız olurken, çevremizdeki yapay gürültüye alışmamızın aslında ne kadar tuhaf olduğunu; kent gürültüsü arasında doğa seslerinden adım adım uzaklaştığımızı yazmıştım.
* * *
Kardeşimle bu konuda sohbet ederken bana; “Araştırmalara göre aslında doğa sesleri insan sağlığına da iyi geliyor. Belki insanlar bunu bilse doğa seslerine daha olumlu bakardı” dedi.
Ufak bir araştırma yaptığımda doğa seslerinin mucizelerinden bahseden birçok makale ve bilimsel sonuçla karşılaştım.
Doğa ve özellikle de hayvan sesleri aslında insanın özüyle kucaklaşması için bir yol.
Atalarımızdan bugüne DNA’mıza kodlanan “doğanın bir parçası olduğumuz” gerçeği işittiğimiz her doğal sesle yüzeye çıkıyor. Doğa ve hayvan sesleri yüksek tansiyonu ve şekeri dengelemeye iyi geliyor. Aynı zamanda insonmia denilen kronik uykusuzluk ve depresyonla başa çıkmakta da yardımcı olduğu kanıtlanmış.
Aslında psikolojik ve zihinsel rahatsızlıkların tümünde doğaya ait olan sesleri dinlemek çok iyi geliyor. Öyle ki doğa ile iç içe zaman geçirmeye vakti olmayanlara doğa seslerinin kayıtlarını dinlemek bile öneriliyor.
Kıyıyı döven dalga sesini, uzaktan yankılanan martı cığlıklarını, rüzgârın hafif uğultusunu dinlemek vücudumuzu ve zihnimizi dinlendiriyor; DNA’mıza işlenen antik kodlama sayesinde bu tanıdık sesler beyne keyif ve mutluluk sinyalleri veriyor. Beyin bu sesleri adeta “eve dönüş” gibi algılıyor.
Kedi mırıldaması ise ayrı bir mucize hikayesi. Araştırmalar 20-140 Hz aralığındaki titreşimlerin kemik büyümesi, kırık çıkıkların iyileşmesi, yırtık kasların onarılması, şişliklerin inmesi ve ağrının azaltılmasında yardımcı olduğunu ortaya koyuyor. ABD’de ödüllü araştırma enstitüsü Fauna Communications’ın yaptığı bir araştırmaya göre kedilerin mırıldaması tam olarak 20-50 Hz aralığında. Bu da kemiklerin büyümesi ve kırıkların iyileşmesi için tam olarak olması gereken aralık. Belki de kedilere “9 canlı” denilmesinin ardında bu mucize yatıyor.
Son bir bilgi; dünyaca ünlü “su molekülleri” araştırmasını duymuşsunuzdur. Dr. Masaru Emoto sese göre su moleküllerinin değiştiğini kanıtladı. Suyun molekül yapısı, dinlenen sesin özelliğine göre olumlu ya da olumsuz yönde şekilleniyor. Su bile güzel bir sese olumlu tepki veriyorsa; doğa seslerini dinlemek insanda neler değiştirir bir düşünün!
* * *
Bir köpeğin havlaması, bir kuşun kanat çırpışı, yapraklara düşen yağmur damlaları sizce de sokağa taşan düğünlerden yükselen davul zurna sesinden, araba kornasından ya da ruhunu teslim etmek üzereymişçesine çalışan eski klimanızın sesinden daha güzel değil mi?
Üstelik doga sesleri bedava tedavi de vaadediyor.
Bence bir dahaki sefere kediye köpeğe öfkelenmek yerine zihninize 2 dakika zaman verin ve doğa ile kısacık bir an bile olsa bütünleşmenin tadını çıkarın derim.