Aylardan Ağustos, günlerden de Ağustos'un dibi ya; cır cır cır cır cır, her yer Ağustos böceği.

Memleketimdeyim dostlar, Tire'de; hiç bitmeyen, sanki hiç bitmeyecek bir senfoni...
Kim araştırır aslında Ağustos böceğini? Eee Tire'de yaşıyorsanız, bu bitmeyen, bitmeyecek senfoniye maruz kalıyorsanız bir şekilde sebebini merak ediyorsunuz işte. Biraz bakınca anladım ki, yıllarca yanlış bildiğim meğer doğruymuş. Doğrusuymuş Bay Ağustos Böceği'nin...
Lann, La Fontaine! Yıllarca bizi kandırmışsın ya la! Allah da seni bildiği gibi fonten...

Yok efenim karınca tüm yaz çalışıp yiyecek biriktirirken; Ağustos böceği de saz çalıp şarkı söylemişmiş, karıncayla dalga geçmişmiş. Kışın da efenim karıncaya muhtaç olmuşmuş. Falanmış da filanmış. Efenim, hepsi masalmış. 17 yıl toprak altında yaşayan bu ergen şahsiyet, boru değil, 17 yaşında. Ağustos başı çıkıp yeryüzüne, 4 hafta yaşıyormuş. Dikkatinizi çekerim; 17 yaşında, fişek gibi. Hatırlayın lütfen 17'lik hallerinizi...

Sadece 4 hafta. Ağustos boyunca yani. Empati lütfen. 4 haftalık ömrün var. Yan gelip yatıyorsun, şarkılar filan söylüyorsun diye; karınca ahalisi ile birlikte, insan evladı sana burun kıvırıyor. Tu kaka oluyorsun. Bırak yan gelip yatmayı; karınca geçerken yanından, çelme atar, pandik atar. Her türlü itliği uğursuzluğu yapar yani. Bugün var, 4 hafta sonra yok. Kimse de onun ADAMlığını sorgulamasın. Dişi lazım ona dişi. Ağzındaki değil maksadım. Tür olaraktan yani...
O, Ağustos boyunca bağırmaları da; kafamızı şişirmek için değilmiş efenim, eşini buluyormuş öyle. Ve kısa süren aile saadeti. Tohumlarını bırakıp Ağustos sonu gibi, bir Bay Ağustos Böceği geçti bu diyardan deyip, Ağustosss Böceği niyetine...
Allah rahmet eylesin...