Esnaf işçi çiftçi kan ağlıyor. 6 milyondan fazla kişi sosyal yardım almak zorunda kaldı. Açlık ve yoksulluk sınırı ortada. Mutfaktaki enflasyon aylık yüzde 7’nin, yıllık yüzde 66’nın üstünde. Yani asgari ücretli bir çalışan, tek başına yaşayan, hayatta kalmak için bir yerlerden bin 716 lira kuruş daha bulmak zorunda.
Gelelim savaşa... Kim ne derse desin, savaş bir suçtur. Bu arada unutmamak gerekiyor: Savaşın Türkiye olumsuz etkileri kaçınılmaz. Türkiye'nin zarar görenlerden olduğunu ve yarın sona erse bile bu savaşın olumsuz ekonomik etkilerini yaşayacağını söyleyelim.
***
Savaşla birlikte değişen ekonomik koşulları Profesör Yalçın Karatepe değerlendirdi:
“Yaşanan gelişmelere bağlı olarak en hızlı tepkinin enerji fiyatları, döviz kurları ve borsalar üzerinden verildiğini gördük. Son iki aydır 13.50 seviyesinde tutmak için iktidarın büyük çaba sarf ettiği dolar kuru hızla 14.65’e kadar yükselirken, petrolün varil fiyatı 100 doları aştı, doğalgaz fiyatları da yükseliyor. TL, rubleden bile hızlı değer kaybeden para birimi oldu. Türkiye’nin uyguladığı yanlış ekonomi politikasının kaçınılmaz sonuçlarını yaşıyoruz. Ülke ekonomileri 'risk alarak' değil, olası risklere hazırlıklı olacak pozisyonlar alınarak yönetilir. Çünkü ortaya çıkması muhtemel sonuçlar iktidar sahiplerini değil, 84 milyonun kaderini etkiliyor. Sırf birisinin beklentilerini karşılamak üzere yapılan faiz indirimlerinin bizi nerelere sürüklediğine hep birlikte, büyük bedeller ödeyerek tanık oluyoruz. Sorunlarımız bununla da sınırlı değil. Görünün o ki Batı’dan Rusya’ya karşı farklı yaptırımlar devreye sokulacak. Başta dış ticaret ve finansal işlemler üzerinde olması beklenen bu yaptırımlar Türkiye’yi de olumsuz etkileyecektir. Bugün farklı finansal Mevcut ekonomi politikasının bizi götürdüğü yer daha derin bir kriz ve buna bağlı yoksulluk olacaktır.”
***
CHP sözcüsü Faik Öztrak da savaşla ilgili görüşlerini belirtti: “CHP Atatürk’ün 'Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir' düsturuyla hareket ediyor. Rusya’nın saldırısının, caydırıcı güç üzerine inşa edilecek diplomasiyle sonlandırılmasından yanayız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve uluslararası hukuka sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını, bir kere daha özenle çiziyoruz. Hükümetin Montrö’nün delinmesine yol açacak (Tanal İstanbul Projesi’nden) vazgeçtiğini, derhal kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz.”
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.