BUMERANG DE BANA!

Ben öyle hoşgeldim, hoşbuldum yazılarından sıkılıyorum.
Kendim yazarken de, başkasını okurken de...
Bana özgür bir ortam ver, önüme de bir masa bir klavye koy, yeter.
Okuru yazarına her şartta ulaşıyor nasıl olsa...
20 senelik meslek hayatının son altı yılına üç kovulma sığdırmış, ama çok şükür hiç işsiz kalmamış biri olarak bunu en iyi bilenlerdenim.
Bazı arkadaşlarım şu kovulma lafını bu kadar göğsümü gere gere söylediğim için bana kızıyorlar, “Bu kadar da dobra olma” diye.
Ne münasebet efendim?
Çok şükür yüz kızartıcı nedenlerle işten çıkarılmadım hiç.
Ya yazdıklarım birilerinin canı sıktığı için ya da gelene ağam gidene paşam demeyip, suya sabuna dokunmaktan imtina etmediğim içindi, kapıya doğru itelenmelerim.
Mesela bir gün yine kovulmuşum, sevgili Bekir Coşkun arayıp “Bu tür kovulmaları omzunda şeref madalyası olarak taşıyacaksın kardeşim” demişti.
İşte ben de üç şeref madalyalı ama “Lan bu kahramanlıkları da yapıyoruz yapıyoruz ama şimdi bu faturaları kim ödeyecek” kıvamında kuyruğu dik tutmaya çalışırken gelebilecek en özgür, en rahat edebileceğim ortamdan teklif geldi...
Tek işi “gazetecilik” yapmak olan insanların çalıştığı bir çatının altındayım...
Ve huzurlarınızdayım.
Dijital ortamda yazılarıma hiç ara vermemiştim ama yazılı basının ve de Egeli okurun gönlümüzdeki yeri başka tabii...
Ya dur dur ciddi duygusal bir durum oldu bende, gözler buğulu muğulu... Bitiriyorum yazıyı... Kısaca, çok özlemişim sizi!

V.I.P KOMEDİ

fatih-urek-nur-eyrlitas-hm-balmainujpeg

 

 

 

 

 

Aşkolsun sana Balmain, yazıklar olsun sana H&M! Size hiç mi öğretmediler; Bir elin verdiğini öbür ele göstermeyeceksin.
Muhtaç olana bir yardımda bulunurken, bunu neredeyse kendinden bile gizleyeceksin.
Yakıştı mı size benim Nutellamı, Fatihciğimi böyle izdihamda ezdirmek...
Zavallı insancıklar yokluktan en son cansız mankenlerin kolunu bacağını koparıp eve götürmüşler.
Suyuna çorba kaynatacaklarsa artık...
Allah sizin tepenizden baksın iyi mi İstanbul sosyetesi!
İzdihamda ezilen Nutella ve Fatih demişler ki “Bizi V.I.P diye çağırdılar, nereden bilelim böyle kalabalık olacağını...”
“V.I.P davet olsa bizi niye çağırsınlar?” diye baştan uyanmaları lazımdı aslında ama işte...
Bir mont, bir etek alacağım diye o kargaşada, o izdihamda durulur mu?
Şeytan taşlamaya gider gibi alışverişe mi gidilir?
O rezillik o kepazeliğe değer mi?
İnsanın kendi parasıyla rezil olması böyle bir şey olmalı...

KIMIZ İÇ KIMIZ

yilbasi-hediye-sepeti-eyy-ask-yeni-yilda-da-365-gun-bizimlesin_500

 

Şeriatla yönetilen ülkeler bile alkol tüketimini önleyememişken herkes biliyor ki bu tür yasaklar bir işe yaramayacağı gibi, ulaşılması zor olana ilgiyi daha da arttıracak.
Ama işte dostlar yasaklamada görsün.
Şimdi de yılbaşı sepetlerinde alkollü içecek satılması yasaklandı.
Saçma ve işlevsiz engelleme çalışmalarından biri daha...
Bir kere o sepetlerin hem alkollü hem de alkolsüz kombinasyonları zaten yıllardır mevcut.
İsteyen istediğini seçer.
Ama tabii ki biz sefiller, yılbaşı sepetlerinin bile ne tür ürünlerden oluşacağını birilerinden daha iyi bilecek değiliz.
Giderek yasaklar ülkesine dönüşüyor bu ülke... Hem de artık daha bir süratle...

BİR ŞEY OLMUŞ AMA NE OLMUŞ?

Altı yıldır yaz kış Çeşme'de yaşıyorum.
Ama bu kışı hem mesleki olarak sahada olmayı özlediğimden hem de kasaba hayatının eşofman, şalvar kombinasyonundan biraz fenalık geldiğinden İzmir'de geçirmeye karar verdim.
Verdim de, her an Ayşe'yi ve Cacık'ı alıp geri dönebilirim. (Ayşe köpeğim, Cacık kedim)
Çünkü ben yokken bu şehre biraz hoyrat davranmışsınız siz...
Ben giderken bu kadar suratsız, bu kadar karmaşık, bu kadar pasaklı değildi buraları...
Binaları, yolları ve insanları...
Değişmiş, hem de çok değişmiş.
O doğup, büyüdüğüm, sıcaklığına, verdiği güvene, cıvıltılı sokaklarına, pozitif enerjisine kurban olduğum kentimin sanki biraz kafası karışmış.
Dur bakalım, acele karar vermeyeyim... Sadece içimden “Sen hiç değişme be İzmirim... Sana köy diyenlere, seni “kontrolsüz” büyümeye zorlayanlara yenilme, bizi üzme” diyeyim ve salı günü tekrar bu köşede görüşmek üzere ufaktan ufaktan uzayayım.