Osmanlı tarihlerinde sultan, vezir ve ulemanın erkek çocukları için çelebi unvanının kullanıldığı görülür. Ünlü Rus doğu bilimci W. Barthold, bu sözcüğün kökeniyle ilgili olarak beş teori ileri sürer. Ona göre, Nesturîlerdeki ‘haça tapan kişi’ anlamındaki 'şeliba' ; Arapçadaki ‘ithal köle’ anlamındaki ‘calab’ (çoğulu: culvan); Yunanca’daki ‘güzel konuşan, yazan, şarkı söyleyen’ anlamındaki ‘çalliepiz’; Anadolu Türkçesindeki Allah anlamındaki ‘çalab’ ve nihayet Kürtçedeki 'asil adam' anlamındaki ‘çalap’ sözcükleriyle ilintilendirir.

M.akif Bartold

Barthold, bu sözcüğün, Anadolu Türkçesindeki ‘çalab’ sözcüğünden geldiğine inanır. Bu sözcüğün, Azerbaycan’da tasavvufi anlamı olduğunu belirtir. Mevlevilikte pir’e (postnişin) çelebi denildiğini yazar. Özel isim olarak da kullanılmıştır. Suriye ve Mısır Arapçasında ‘barbar’ anlamındadır. Bu sözcüğün, Türkiye’de 13-18'inci yüzyıllar arasında, şair, yazar ve şehzade gibi üst sınıf erkekler için kullanıldığınıbelirtir. Yine de sözcüğün kökeni ona göre belirsizdir.

***

İlk Osmanlı tarihlerine bakıldığında, Mevlana Celaleddin-i Rumi neslinden gelen erkek oğul veya torun kişiler için Çelebi’nin kullanıldığı belgelenmektedir. Örneğin Mevlana neslinden Emir Ali Çelebi oğlu Ahmet Çelebi. Mevlana neslinden hem baba hem de onun oğlu için kullanılmıştır. Ünlü Osmanlı veziri Timurtaş’ın torunu Osman için de Çelebi unvanı kullanıldı. Osmanlı ailesine mensup erkekler için bu unvanın kullanıldığı görülür. Yıldırım Bayezid’in erkek kardeşi Yakup için Çelebi denilmiştir. Yine Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Mustafa için de bu unvan kullanılmıştır. Çandarlı vezir ailesinin erkek çocukları için Süleyman Çelebi (Çandarlı) kullanıldı.

M.akif Çelebi Mehmet

***

Karamanî Mehmed Paşa'nın babası ve oğlu için de bu unvan kullanıldı. Ünlü tarihçi Şükrullah’ın oğlu Ahmet için de çelebi sıfatı kullanılmıştır. Kâtip Çelebi ve Evliya Çelebi sözcüklerinde olduğu gibi, eğitimli Müslüman kişiler için çelebi sıfatının kullanıldığı aşikârdır. Osmanlı tarihlerinde geçen ‘Çelebi kâfir’ sözcüğünden anlaşıldığı kadarıyla, gayrimüslim erkekler tarafından de bu unvan kullanılmıştır. Aşıkpaşaoğlu Tarihinde ‘yirmi dört çelebi kâfir ile bile göndürdiler’ ibaresi bulunur (Atsız, Osmanlı Tarihleri, s. 278). Son olarak Türkiye’de yer adı olarak da kullanıldığını belirtelim.