Bu bir; ressamca Şiir'ler yazıp, Şiir'ce resimler yapan, rengin de sözcüğün de; değerine değer katan Şair’in, İlhan Berk’in hayat hikâyesidir dostlar...
Gün, İlhan Berk…
Necati Cumalı'ya göre, Şiir'imizin uç beyi...
O, aslında geçmişi olmayan bir adam...
Çocukluğunu, ortaçağa ve kapalı bir sandığa benzetir. Babasının yokluğunu ise, "çocukluğum olmadı benim...” diye tanımlayacak kadar derin bir boşluk olarak tanımlar...
1918'de, Manisa'da doğar. Hesna Hanım'ın ve Veli Bey'in, altıncı ve son çocuğudur...
*****
Kurtuluş mücadelesinin verildiği yıllardı. Her hâneyi mesken tutmuş, bir yoksulluk söz konusuydu. Hâl böyle olunca, Berk ailesi de almıştı yoksulluktan payını...
İleride Şiir'ler yazmaya başladığında, hep bu günlerden bahsedecekti. İlhan için hayattaki en değerli varlık annesiydi. O'nu “duru göllere” benzetiyordu. Elbette her çocuk için annesi değerliydi; ama onun için hayat demekti, annesiz yaşanmazdı...
Babası; başka bir kadınla evlenip, hayatlarından çıkmıştı. O'nu, “çok döllü, kaba” olarak tanımlıyordu. Ama aslında baba demek, çocukluk demekti O’nun için...
İlhan; babasından, O'nu hatırlayamayacak kadar küçük yaşta ayrıldığı için, yıllar sonra O'ndan bahsederken, “Çocukluğum olmadı benim” diyecekti. Belli ki, “Babam olmadı” demek çok ağırdı O'na...
Ablası da, çıkan bir yangında ölmüştü. Tüm bunlar hayatının travmasını oluşturuyordu. Babasızlık, yoksulluk ve deli bir abla çevresinde geçen çocukluk; İlhan’ın çocukluğundaki mutsuzluk dolu tabloya Şiir'lerinde renk katacak unsurlar oldu...
"Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz. Bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan ve bana bu yeryüzünü cehennem eden ‘yazmak’ eyleminden kurtulduğum, mutlu olduğum tek şey var: Resim yapmak..." diyerek hayatının portresini çizen...
*****
13 yıl önce, 28 Ağustos 2008'de, Bodrum'da, 90 yaşında aramızdan ayrıldı Usta...
Bilerek ve isteyerek kendi cehennemini kurmak; belki de sadece Şair'lere özgü, sadece Şair'lerin dayanabileceği bir şeydir...
Özellikle de Turgut Uyar'ın; "Şiir diye bir şey olmasaydı, O icat ederdi." dediği İlhan Berk gibi, Şiir'in "Korkunç Çocuğu" için...
Peki; "Yazmak, cehennem"se, bir Şair neden yazar? Bu sorunun yanıtı da, yine İlhan Berk'in kendi ifadelerinde: "Şair'lik, bir çeşit dervişlik işidir derim. Şiir, yaşamımın hep önündeydi. Orada takılı kaldı, kımıldamadı. Hem, yaşamadım ben. Yazdım, okudum. Cehennem dediğim bu. Şunu bir daha söyleyeyim: "Şair'ler; cehennemliktir zaten, cenneti düşünenlerse hiç olmamıştır..."
*****
"Ne zaman seni düşünsem, bir ceylan su içmeye iner.
Çayırları büyürken görürüm, her akşam seninle.
Yeşil bir zeytin tanesi, bir parça mavi deniz alır beni.
Seni düşündükçe, gül dikiyorum elimin değdiği yere.
Atlara su veriyorum, daha bir seviyorum dağları..."
*****
Şiir'le bezenmiş, Şiir'le renklenmiş 90 yıllık bir hayat. Fırçasını kaleminden ayırmadan, hayata geliş amacını Şiir'de bulan bir Şair. Renkleri ve sözcükleri ustalıkla harmanlayan, hep yenilik peşinde koşan, bir İlhan Berk geçti bu dünyadan…
İyi ki!.
İyi ki bu güzel yolu buldun ve kâlbi Şiir'den geçen her kâlbin de, elbet ışığı oldun...
İyi ki renkler ve sözcükler vardı da; renklerle kendini buldun, sihir üflediğin sözcüklerle kalbimize dokundun...
Ruhun şad olsun İlhan Baba. Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...