Bundan 72 yıl önce, tarih 29 Haziran’dır. Öldürülmekten endişe duyan Nazım Hikmet güç de olsa yurdu terk etme kararı almıştır. Kaçışını ise yazar akrabası Refik Erduran yapmıştır. O gün Erduran’ın kullandığı emanet motorla Boğaz’a açılır şair. Güçlükle dev dalgalarla boğuştuktan sonra Köstence’ye giden “Plehanov” adlı şilebe binmeyi başarır Nazım.
Artık Münevver’inden, oğlu Memet’ten, sevdiklerinden sevenlerinden ve memleketinden ayrı kalacaktır bundan böyle.
Nâzım’a Rumen mürettebat çay ikram eder, O sırada şair duvarda asılı “Nâzım Hikmet’e Özgürlük” yazısını görür. Şaşırmıştır; buruk bir sevinç kaplamıştır içini.
Saatler geçtikçe Kaptan Gheorghe ve mürettebat ile samimiyeti ilerletir. Bir ara kaptanın kara kaplı kalın bir deftere yazı yazdığına tanık olur. Meraklanır. O defter, geminin jurnalidir yani seyir defteri. Defterde şu cümle yazmaktadır; “Nazım Hikmet gemiye alındı.”
“Bir gün memlekete geri döneceğim ve o gün bu jurnale adımı ben yazacağım” der Kaptan’a Nâzım.
Ne yazık ki vedasıdır o şilebe binişi , bir daha da memleketini göremeyecektir.
Sabah limanda Romanya Dışişleri Bakanı ve bazı yazarlarca karşılanır, başkent Bükreş’e götürülür. Sonrasında da Sovyetler Birliği’ne geçer.
Yıllar sonra Bulgaristan’da liman kenti Varna’dadır şair. Hastadır. Oldukça yorgundur, düşüncelidir, ruh hali de iyi değildir.
Artık katıksız bir sevdayla tutkun olduğu memleketine dönemeyecektir. Farkındadır bunun. Umutları azalmıştır. Öyle bir anda Kaptan Gheorghe’la şilepteki konuşmasını anımsar ve küçük not defterine kurşun kalemiyle yazar; “çok yorgunum, beni bekleme kaptan/ seyir defterini başkası yazsın/ çınarlı, kubbeli mavi bir liman/ beni o limana çıkaramazsın” “Mavi Liman” Kaptan Gheorghe’a ithaftır, ona yazılmıştır ama ülke özlemi duyan yıllarca sürgünde yaşayanların da hislerine tercümandır…
1961'de yazdığı 'Otobiyografi' şiirindeki şu mısra da bu kaçışla ilgilidir; “ '951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm, üstüne ölümün.'
xxxx
Anadolu Rock Müüzğin efsanelerinden Cem Karaca, 12 Eylül darbesi öncesi yurt dışında turnedeydi. 12 Eylül Cuntası, Cem Karaca ile Melika Demirağ, Şanar Yurdatapan, Selda Bağcan’ın yurda dönmelerini istedi.
Ülkeye dönmemeleri halinde vatandaşlıktan çıkarılacaktı sanatçılar.
(Süreçte sadece Selda dönmüştü yurda)
Cem Karaca’nın suçu neydi? Almanya’daki 1 Mayıs kutlamalarına katılmaktı! Kendisine uzatılan mikrofona Almanca “Yaşasın Uluslararası Dayanışma” demişti.
Cem Karaca da Nazım gibi kısa sürede vatandaşlıktan çıkarıldı.
Almanya’da Münih’te yaşamak, seçimi değil elbette, sürgündü!
Bir yandan müzik yaşamını sürdürmeye çalışıyordu.
Nâzım Hikmet’in şiirlerini besteliyordu.
Çok acı çekiyordu, dönmeyi düşünüyordu fakat faşist cuntacıların işkencelerinden de korkuyordu.
Annesi Toto Karaca’ya oğlu Emrah’a özlemi katlanmıştı.
Sık sık Türkiye özlemini dindirmesi için Atina’ya geliyor oradan Midilli adasına geçiyor, saatlerce kıyıdan karşıyı Ayvalık’ı gözlüyordu. Bazen Kos’a (İstanköy) geçip Bodrum’u seyrediyordu. Türkiye’den gelen dostlarıyla buluştuğunda onlara sürekli ülkeden bahsetmelerini istiyor, gözyaşı döküyordu o sohbetlerde.
(1990’da yaptığı “Oh Be” şarkısında o günlerini bakın nasıl sözlere dökmüştü;
Şu adadan şu Bodrum’a yüzesim gelir, Yüzsem de çıkamam ki of be, Kuş olup da o yakaya uçasım gelir, Uçsam da konamam ki of be, Geceleri ben adada Bodrum’a bakardım, Işıkları ben görürdüm of be, Türküleri ben dinlerdim, gökyüzünü ben koklardım, Ve de nasıl özlerdim of be…)
Almanya’da yaptığı albüme de Türkçe seslendirdiği “Çok Yorgunum, Beni Bekleme Kaptan”ı da almıştı usta sanatçı.
Nazım Baba ile Cem Karaca’yı bir araya getirendi “Mavi Liman”…
xxxx
1987’de yurda döndü ve “Merhaba Gençler, Her Zaman Genç Kalanlar” albümünü yaptı Cem Karaca. TRT’de program yaptı. “Dönek” olmakla suçladı. Suçlayanlar için o da “Oh Be” adlı şarkıyı yaptı; “Ben döneksem döndüm diye memleketime, döndüm baba döndüm işte oh be..” Kendisine göre cevabı bestesiyleydi. “Kahya Yahya’yı besteledi. “Son albümü de “Bindik Bir Alamete”ydi.
Cem Karaca 21 yıl önce -bugün- aramızdan ayrıldı.
Sürgünde yaşadı, vatandaşlıktan çıkarıldı, vatan hasreti çekti ama Türkiye’yi, Anadolu’yu, İstanbul’u sevmekten vazgeçmedi Cem Karaca. Aynı Nazım gibi!