Sevgili okurlarım; bu memlekette her gün içte ve dışta terör olayları oluyor. Sadece PKK'nın yaptığı terörü konuşuyoruz. Peki iç terörü neden hiç konuşmuyoruz? İç terör, ülkemizin her tarafını sarmış. Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, çocuk tacizleri almış başını gidiyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin savunma sanayisi TUSAŞ'a yapılan baskın ve bunun sonucunda orada hayatını kaybeden yurttaşlarımız hepimizin ortak acısı. Ancak sadece PKK terörü değil, ülkedeki iç terör her gün onlarca insanı canından ediyor. PKK'nın yaptığı bu terör olayının ardından Türkiye'nin en büyük bayramı olan Cumhuriyet Bayramı'nda devlet kutlamaları iptal ediliyor. Bu kabul edilecek bir şey değil, bu bir akıl seğirmesidir. Cumhuriyet Bayramı, Türkiye'nin temelinin atıldığı en büyük milli bayramımız.
22 yıldır iktidarda olan AKP, devleti bir şirket gibi yönetiyor. Hukuku ve adaleti yok sayıyor. Yargı bağımsızlığını yok ediyor. İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını tanımıyor. Bu ülkede adaleti ve hukukun üstünlüğünü yok ederseniz, akıl yolundan saparsanız ve devleti yönetemezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti, Alevi'siyle Sunni'siyle, Kürdü'yle, Lazı'yla ve bütün etnik kökenleri ile bir bütündür. Et ve tırnak gibi ayrılmaz bir bütündür. Bu ülkede insanlar birbirlerinden kız almış, kız vermiş ve akraba olmuş. Bu toplum, demirin çimento ile kaynaştığı gibi birbiriyle bütünleşmiştir. Bunu parçalamaya, ayrıştırmaya bölmeye hiç kimsenin gücü yetmez.
***
Ülkemizde bu kadar yoksulluk varken, insanlar aç ve susuzken, çocuklar yatağa aç yatarken, gençler işsiz güçsüz kalırken, durduk yerde kalkıp anayasa değişikliğine gitmek, neyin nesi? Mevcut anayasayı uygulamayan, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını tanımayan bu iktidar yeni bir anayasa oyunu peşinde. Toplumun can alıcı sorunları varken kalkıp Abdullah Öcalan'ı Meclis'e davet etmek ve orada bir konuşma yaptırmak terörü sonlandıracak mı? Bu hamleler akıl ve mantık işi değil. Bahçeli'nin bu hamlesi tek amaçlıdır. O da sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidarını sürdürmektir. Devlet Bahçeli'nin bu çıkışı Kürtlerin hak ve özgürlükleri ile ilgili bir adım olamaz. Bu ülkede sadece Kürtlerin hak ve özgürlükleri değil, bütün halkların hak ve özgürlüklerini sağlamak esastır.
Açık söylüyorum: İnsan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Ülkede enflasyon bu kadar yüksekken, hayat bu kadar pahalıyken, insanlar sokaklarda işsiz, aç ve susuz gezerken bunlardan daha önemli bir sorun olabilir mi? Türkiye'nin geldiği nokta çok vahimdir. Türkiye içte ve dışta itibarsız bir devlet olarak anılmaktadır. Eğitim, sağlık ve adalet başta olmak üzere yerle bir edilmiştir. Bu ülkenin genç beyin takımları bu ülkeden kaçarak kendilerine yurt dışında yeni bir yaşam alanı bulmaya çalışmaktadır. Yıllardır dini siyasallaştıran bir iktidarla karşı karşıyayız. Bilimi ve fenni hiçe sayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
***
Son sözüm: Bu ülkede Türk'ün de Kürt'ün de sorunları ortak. O da şu: Geçim, eğitim, adalet... Ülkede sadece bir kesimin değil her kesimin sorunu var. Enflasyon, yoksulluk, demokrasi, adalet, eğitim, sağlık ve sığınmacı derdi hepimizi derinden yakıyor. Etnik köken, inanç ve düşünce özgürlüğü ülkemizin ortak zenginliğidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına bağlı olan herkes eşit yurttaşlık haklarına sahip olmalıdır. Bu eşit yurttaşlık hakkı hepimizin ortak gururu ve zenginliği olmalıdır. Bir çözüm süreci başlatmak bana hiç inandırıcı gelmiyor.