Yeni adresimiz ve pek sevip ısınıverdiğimiz Karşıyaka’da, bir cumartesi sabahının ıssızlığında yazılıyor bu yazı. Yarın seçim var. Artık hiçbir evrensel tanıma uymayan demokrasimizin, kendine özgü garabeti içinde, TBMM’ye insan gönderip, ülkenin başına bir hükümet getireceğiz. Nasıl bir süreç bekliyor memleketi, neler olacak, bir kocaman muammadır. İşte bunu bilmek bile, demokrasi ve insan kalitemizin hazin durumunu, yeterince açıklamaktadır. “Normal bir ülkede” seçim sonuçlarından sonra, neyin nasıl olacağı, ne yapılacağı ve kimin nasıl davranacağı bellidir. Bizdeki belirsizliğin en önemli nedeni, demokrasiyi üfürükten bir yöntem –seçim- sananlar, antidemokratik ideolojilerine ikbal arayanlar ve insan zekasıyla alay edenlerdir.
Hayır, biz bu seçimden ve sonuçlarından da “mucize” beklemiyor, sihirli bir değnek sayesinde, 1 Kasım’a kadar yayılan pespayeliklerin bıçak gibi kesileceğine ve “fabrika ayarlarımıza” geri döneceğimize inanmıyoruz.
Okula gönderilmeyen on binlerce çocuğumuz, okula başlamayacak 2 Kasım sabahı. Biz hangi ülkeye gireceğiz, hangi ülke bize saldıracak korkumuz, ortadan kalkmayacak. 7x24 seksen kanal dolaşıp saçma sapan konuşanlar, susmanın da bir erdem olduğunu nihayet anlamayacak. Yobaz tayfası din pazarlamaktan, faşist güruh gözü dönmüşlükten, ruhsuz takımı oradan oraya savrulmaktan vaz geçmeyecek. Üniversitelerimizin dünya akademik liglerinde küme düşmeleri iptal edilmeyecek örneğin. Kendinden ve yalakalarından başka herkesi, düşman görüp hedef gösteren akıl tutulması, “pardon” deyip, özür dilemeyecek. Dün kolkola yürüyüp birlikte her haltı işleyenler, bugün neden birbirlerine düştüklerini anlatmayacak. El birliğiyle kararttıkları hayatlar aydınlanmayacak, kahırdan ölenler geri gelmeyecek 2 Kasım sabahı. İhbar ve ihanet, getirisi en yüksek meslek sınıfı listesinden çıkarılmayacak.
Okuma yazma oranı, tavanları delmeyecek elbette. Hayatın ağalara, şeyhlere, şıhlara, melelere bırakılmış olması, dehşet yaratmayacak. Herkesin kendi adaletini sağlamaya kalkması engellenmeyecek. Hafifletici sebep olmaktan çıkarılmayacak, duruşmalarda kravat takılması, katledilen kadının katiline direnmesi. 9 yaşındaki kızla evlenen, kızını o manyağa satan, nikahlarını kıyan aşağılıklara, “Gel bakalım insanlık düşmanı” denmeyecek. Katledilen o güzelim gençlerin, kadınların, çocukların katillerini ve kışkırtıcılarını saklayan, örten, buharlaştıran düzenin keyfi bozulmayacak. Gidenlerin hesabı sorulmayacak.
Ne çok isterim bu seçimin, hepsine dair bir “insanlık süreci” başlatmasını. Göreceğiz.
Sonuçlar açıklandıktan sonra, ben ne mi yapacağım? Hiiiç, devrimci, demokrat ve yurtsever bir insan olma gayretimi sürdürecek, yazacak, çizecek, eyleyeceğim. Şimdi tek beklentim, bu niteliklere haiz ya da savunduklarını söyleyenlerin, insana ve memlekete soluk aldıracak sonuçlara ulaşması, ondan sonra da sorumluluklarını yerine getirmesidir. Onların ulaşacakları her başarı, sevincimiz olmalıdır. Bu sevinci, bir kış temizliğine çevirmek de, kuşkusuz her bireyin görevi olacaktır. Çünkü bu güzel memleket, bir tuhaf seçimin görece sonuçlarıyla temizlenemeyecek kadar, kirlidir, paslıdır, kederlidir. Bizi böylesi seçimler ve sonuçları kesmez. Bizim seçimimiz, insanlığın ve ülkemizin mutlak barışı, özgürlüğü ve aydınlanmasından yanadır.
Yazıyı demlemeye bırakıp, akşama doğru yeniden bakmaya hazırlanırken, yine bir kara haber geldi. Dostum, ağabeyim, Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri Birliği eski başkanı, gördüğüm en yiğit insanlardan Üstün Akmen’i yitirdiğimizi öğrendim. Üstüme dağlar devrildi, çok üzgünüm. Hayat ve sanat mücadelemizin başı sağ olsun.