Bu köşe yazımda ülkemizin entelektüel bir bilim adamı ve aydın bir yazarı Prof. Dr. Halil Çivi hocamızla bir söyleşi içinde olacağız. Konumuz: Türkiye 21. yüzyılda nereye gidiyor?

Selahattin Güzel: Sayın hocam, eğer bir toplumda başta kadın cinayetleri olmak üzere baskı, zulüm, hırsızlık, yolsuzluk, dinsel ve ırksal ayrımcılık, gasp, tecavüz, iftira vb. gibi olaylar toplumu büyük oranda rahatsız etmeye başlamışsa o toplumda nasıl bir çürüme süreci gözlenir?

Prof. Dr. Halil Çivi: 1. Dini ve ahlâkî değerler çürümeye başlamış demektir. 2. Adalet sistemi, adalet terazisini doğru tartmıyor ya da uzaktan kumandalı kararlar almaya başlıyorsa adalet sistemi de çürüyor demektir. 3.Medya ya da basın, şu ya da bu nedenle, halka doğruları yazıp izletmek yerine, doğruya yanlış, yanlışa doğru diyorsa medya da çürüyor demektir. Aynı ya da benzer çürümeyi eğitim sisteminde, ekonomide, siyasette, kültürel ve sanatsal yozlaşmalarda da görmek mümkündür. Sözün özü: Çürümeye yol açan akli, ahlaki, hukuki, bilimsel, eğitsel, siyasi, ideolojik, yönetsel, mafyatik, olaylar ve nedenler bitmeden çürüme durmaz ve kangrenleşir. Demokrasinin etkin ilacı da özgür iradeyi olduğu gibi sandığa yansıtan dürüst ve centilmen seçimlerdir.

S. Güzel: Sayın hocam, bir toplumda en çok neden söz ediliyorsa bilin ki o toplum sözü edilenlere sahip değildir. Bugün ülkemizdeki adaletsizliklerden ve hakkaniyetsizliklerden sıkça söz eder olduk. Kiminle bir sohbet etsek herkes dertli. Bu konuda çok rahatsızlıklar var. Sizin bu konuya ilişkin görüşleriniz nedir?

Prof. Dr. H. Çivi: Bu toplum yıllardır hak, hukuk diye feryat ediyor. Bu feryadın temelinde de ülkedeki adalet sistemine olan güvensizlik yatmaktadır. Eğer halk adalet sisteminin uzaktan kumanda ile yönlendirildiği kanısını taşımaya başlarsa, bazı adalet mensuplarının rüşvetle suçluları akladığı inancı toplumda yaygınlaşırsa, iktidar yanlılarının yargıda ceza görmeyeceği fikri güçlenirse, ayrıca mafya, siyaset ve yargı üçgeninin kanun dışı işlerle işbirliği yaptıkları söylentileri yaygınlaşırsa, toplumun adalet ve yargı düzenine olan güveni azalmaya ve hukuk da çürüme başladı demektir. Toplumda adaletsizlikler, hakkaniyetsizlikler çoğaldıkça halkın dilinde tabiiki hep bunlar konuşulacaktır.

S. Güzel: Hocam, Mustafa Kemal Atatürk, fikri hür sözüyle, düşünce özgürlüğünü, vicdanı hür sözüyle inanç özgürlüğünü, irfanı hür sözüyle de kültür sorununu gündeme getirmişti. "Türkiye Cumhuriyeti bir kültür devleti olacaktır." demişti. Sizce bu iktidar, Türkiye'nin kültürel kimliğini yok etmeye mi çalışıyor?

Prof. Dr. H. Çivi: Tarihsel gelişme aynı zamanda değişme ile birlikte ortaya çıkar. İnsan ve toplum yaşamında değişmeyen hiçbir şey yoktur. Değişme demek, bireysel ve toplumsal zihniyetin ve bu zihniyet değişmesine bağlı olarak tüm toplumsal kurumların gelişerek, zamana ayak uydurması demektir. Bu kurumsal değişmelerin önemli bir ayağı da kültürel değişmedir. Eğer kültürel değişme modernleşme ekseninden kopar da, yeniden feodal, dogmatik ve skolastik ön yargıların
yörüngesine girerse, olumlu kültürel değişme kültürel bozulmaya, kültürel yozlaşma da yerini kültürel çürümeye bırakır.
Atatürk'ün gösterdiği çağdaş kültürel değerlerden kopmak, kültürel yozlaşma ve çürümeyi de beraberinde getirecektir. Sayın Hocam Prof. Dr. Halil Çivi' ye kıymetli fikirlerini bizimle paylaştığı için teşekkür ederim