İskeleti alınmış insan müsveddesiyim...
Can hıraş bağırışları duydum...
Titreyen, korkan, bayılan, haykıran, feryat edenleri gördüm...
Yaşamak ile yaşamdan nefret etmek arasında gidip geldim...
“Deprem bu elin kolun bağlı” diyene, sağı solu fark etmez, ceketli kravatlı, enkaz alanlarında poz
verene, canınla uğraşana, acısıyla uğraşana, tık diyene girişesim var...
Bu sahtekarların arasında yaşamaktan nefret edesim, iğrenesim var.
***
Benim mahallem Mansuroğlu...
150 metrelik bir çapta çöken 5 apartman komşum.
20 yıldır buralarda yaşıyoruz.
Evlatlarımı büyüttüğüm mahallemde oldu deprem.
Nokta atışı gibi, hedefliymiş gibi...
Ofisim evime 150 metre...
Saniye saniye nefesimizde ölümü, saniye saniye, bir ömür boyu kalacak depresyonu, korkuyu , kabusu
yaşadım...
Selamlaştığım komşum, alış veriş ettiğim bakkal öldü.
Bitmeyen bir 20 saniye...
Deprem değil kıyamet günü sanki...
Can havliyle kendimi dışarı attım. Büyük bir hızla eve koştum.
Eşim büyük oğlanla hala kemik gibi birbirlerine sarılmış, far görmüş tavşan misali, adeta katatoni
geçiriyorlardı.
Deprem ile eve gidişim arasında 5 dakika ya var ya yok...
Yıkılan binaların tozları mahallenin üzerinde, çığlıklar hala kulağımda...
Yaşayana Allah ömür versin, ölenlerin mekanları cennet olsun...
İnanın yaşamak daha zor bundan sonra...
Gelin bakın, güya yıkılmayan binaları görün.
O travmadan sonra o evlere girmek, mezara girmek gibi emin olun...
Yaşamak daha zor artık belki de ...
....
En sıcağından, saniye saniye yaşayanlardan biriyim...
Yollar kilit. Arabalar yürüyemiyor. İtfaiye, ambulans araçları kilit.
Belki de birkaç daha can kurtulacakken, araçlar ulaşamadı enkazlara.
Ne kadar hazırlıksız, ne kadar vurdum duymazmışsız meğer...
Şu kalemi elime verdiklerinden bu yana yalvarıyorum adeta...
“Bu kentin trafiği rezalet. 15 yıldır rezalet... Küfürün bini bir para” dedikçe aşağılandım.
“Trafik” dedikçe,yakaladığım yerde belediye yöneticilerini uyardıkça dalga geçildim...
Al işte...
Ne araba sürmeyi biliyoruz, ne trafik yönetmeyi.
Sol şeridi işgal eden de biziz, çıplak elle enkaza dalan da...
Deprem yönetmeliklerini rafa kaldıran da biziz, köşe başında çorba dağıtıp, cakalı cakalı pozlar veren
de...
Mansuroğlu mahallesi...Ve Adalet mahallesi
Bu kentin sorumsuz yöneticileri, “Burası gökdelen alanı olur” diye bastı o imzaları...
Verdi izini , ranta açtı...
Tabi ki gökdelenlere bir şey olmadı...
Ama o imzaların eseridir ki;
Yıkılmasa da dökülen, sağlam bir 5.5’luk artçı da yere gömülecek onlarca yapı hala orada duruyor.
O gökdelenlere verilen izinler sayesinde emsal ile yapılaşan bu mahalleler, İzmir’in en yumuşak zeminli
alanlarında yapılandılar...
Zemin etüdü yapmayan, elindeki deprem ölçüm cihazlarını raftan indirmeyen, bu alanlara verilen yapı
izinlerini kontrol etmeyen, bu kadar yapılaşmaya izin verip “Trafik ne olacak? Kaldırmıyor” diyenle dalga
geçen...
Sadece bugünün değil son 25 yılın bütün yöneticileri gözümde yoktur...
***
Çorba vermekle olmuyor o...
Sırf afet bölgesi ilan etmemek için, 7’ lik depremi, 6.6 diye göstermekle olmuyor o...
Yıkıntılar üzerinde, sağında solunda fotoğraf çektirmekle olmuyor o...
Hesap soracaksınız ;
Alt yapıyı böyle bırakandan, binaları kontrol etmeyenden, izinleri baştan savma verenden, koca
Manavkuyu, Mansuroğlu, Osmangazi, Atatürk mahallesini tek köprüyle bağlayandan ve o trafiği
umursamayıp “Büyükşehirlerde yaşam böyle” diye kibirlenenden...
Can alan bina değil...
Can alan; görevini ihmal edenler, yaptığı işin sorumluluğunu bilmeyenler...
Verin pozları...
Bakın şimdi deprem üzerine ne göstermelik işlere girecekler...
Bu yalan dünyada kendinden kusuyor insan...
***
Mahallem düştü...Mahallem çöktü...
Aynı bakkaldan, aynı fırından alış veriş ettiğim insanlar öldü...
Ne çayı, ne çorbası...
Allah’ım kalanlara yaşama cesareti ver...Yaşama gücü ver...
Yaşama gücü ver ki, hesap sorayım...
Hesap soralım...
SORUYORUM ;
1- Bayraklı , Adalet ve Mansuroğlu mahalleleri zemin etütleri ortadayken , çevre planlaması ve ölçümü
yapmadan, gökdelen ve yüksek yapılaşma izinlerini verenler kimlerdir? Bunlara ne denir?
2- İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanlarından Yüksel Çakmur, bu izinleri bölge idare mahkemesine
taşıdığında, kendisini vatan haini, İzmir düşmanı ilan edenler hala İzmir’deler mi? Yüzleri kızarıyor mu?
3- 24 Aralık 2009 tarihinde bin bir caka ile açılan “Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi” denilen
yer ve personelinin 11 yıllık icraatı nedir?
4- Bu deprem etüt merkezi; bunca yıl kaç binayı etüt etmiştir?
5- Kandilli 6,9, Yunanistan 7.1 diye ölçümlerken, 6.6 ısrarının sebebi nedir? (Biz biliyoruz da...)
6- Bu sadece “Allahın işi deprem ve kader” midir?
7- Onurlu insan, utanmayı bilmeyen insan, tam anlamıyla kime denir ?
***
Geri zekalı çağrı merkezi...
Fethi Sekin parkının karşısındaki daracık çim alana bıraktı kendini...
Kocası heyecan ve tedirginlikle karısını ayıltmaya çalışıyordu.
Belli ki çok korkmuşlardı...
Yan apartmanın yan duvarları inmiş odalar görünüyordu...
Bina ayaktaydı ama, depremin verdiği stres ve duygu durum bozukluğu açıktı...
O arada adamın telefonu çaldı...
Açtı ...
Şunu söyledi;
“Başlarım senin bankana da, borcuna da şerefsiz...”
Sonraki küfürleri yazamıyorum...
Böyle bir geri zekalılık ancak bizde olur her halde...
Geri zekalı sistem, geri zekalı çağrı merkezi...
Kabile devletinin kurumsal geri zekalıları...
***
Aynen böyle
Hiç kendimi yorup edebiyat yapmayayım.
Sosyal medyada okudum aynen koyuyorum...
“Gavur İzmir burası kardeşim.
Depremden sonra, otelini, şahsi veya boş evini zarar görenlere açan misafir eden mi istersin?
Restoranını sabaha kadar açık tutup çorba servisi yapan mı istersin?
'Eve girmeğe korkan gelsin, biz sabaha kadar çay kahve su servisi yapacağız en azından
masalarımızda sizi misafir ederiz” diyen bistrolar kafeteryalar mı istersin?
Teos marinada başıboş kalıp sürüklenen teknelere yardıma koşan denizciler mi istersin....
Müslümanlık şekilsellikle olmuyor birader, Burası İzmir ve çoğunuzdan daha Müslümanız...
Gurur duyuyorum İzmir'imle...”
DELİ ZİYA; “Hala ‘Gavur İzmir’ diyen onursuzlarla aynı ülkede yaşamaktan utanç duyuyorum”