Kepçe gibi bir şey, tam bilmiyorum…
Eskavatör de olabilir adı…
Apartmanın önüne geldi…
Yükseldi, balkon demirlerini kıstırdı…
Ağır hasarlı binadan canlarını son anda kurtaranlar, verilen yarım saatlik içeri girme hakkını kullanıp dışarı çıkmışlardı.
Hepsini bırakın, anılarını bıraktıkları evin karşısına geçtiler…
Kiminin elinde cep telefonları vardı, kimisinin ise mendilleri…
Gözyaşlarına mendilleri yetersiz kalıyordu.
Ağzına kadar hatıra doluydu daireleri…
Balkonda , balkon masaları, sandalyeleri dahi duruyordu.
Sadece savrulmuştu biraz…
Evinin yıkılmasını izlemek…
….
Birazdan operatör balkon demirini kıstırdı.
Depremin bir gün öncesi 29 Ekim olduğundan, apartmanın en az yarısının balkonunda bayraklarımız vardı.
Çekti demiri indirdi aşağıya…
Diğer yardımcı personel koştu, bayrağı aldı yerden.
Tek tek topladılar…
Göz yaşları devam ederken terk ettim orayı.
Apartmanın inmesini görmeye dayanamayacağımı anladım.
Hemen arka sokağa döndüm 75. Yıl Parkı'na…
Çadırlar kurulu, çadırların önünde sobalar ayaza vuran havaya alev bırakıyorlardı.
Sokakta soba… Isın ısına bilirsen…
Etrafını bariyerlerle çevirmişler alanın.
Hemen kenarında 70’li yaşlarda karı koca…
Ziyarete gelenler, koruma demirinin önünde, onlar arkasında fotoğraf çektiriyorlardı.
Amca göz yaşlarını tutamadı. Fotoğrafın içinde göz yaşlarıyla durabildi ancak…
….
Bir adım sonra bir dram, bir adım sonra bir dram daha…
Daha 8-10 gün önce, balkonunu yıkayan Remziye teyze, öbür tarafta evini tamirata alan Nurettin abi, bir anda parkta buldular kendilerini…
Evlerinin yıkımlarını izliyor, izlemeye hazırlanıyor…
….
Emin olun…
İki ay sonra unutacak kamuoyu…
Biz kalacağız mahallede baş başa…
Mansuroğlu Mahallesi'nde Adalet’te yaşayanlar,
Analarını, babalarını, evlatlarını, hatıralarını kaybedenler nasıl yaşayacaklar?
Nasıl ayakta kalacaklar?
….
Üstüne basıldıkça çıkan çiçekler gibi, gözden kaçırıldıkça, inatla çalışan neferleriyle,gecesini gündüzüne katan başta Büyükşehir ekiplerine büyük sorumluluk düşüyor şimdi…
Birazdan gidecekler…
Gündemden düştük bile zaten…
Merkez medya, gözünü ABD seçimlerine çevirdi bile…
Kıyı kıyı, diğerleri de aldı voltayı…
Şimdi, tüm belediyelerimize görev düşecek…
Giden gitti maalesef…
Kalanlar bu büyük acıyla, depresyonla yaşamak durumunda…
Ekmek gibi su gibi desteğe ihtiyaç var…
Sürekli para üzerinden yapılan hesapların dışında bu ihtiyaç…
Terapiye, pedagoga, psikiyatriste, psikoloğa ihtiyaç var.
Anıları ve ömrü boyunca yaptığı tek varlığı yuvasını kaybedenler,
Evlilik fotoğraflarını bile toprağa uğurlayanlar…
Korkudan çadırda bile yatamayanlar…
Göz yaşlarıyla arkadaş olanlar,
Kalanlar…
Kalanlar…
Kalanlar…
Tayyip Erdoğan haklı…
Sayın Cumhurbaşkanı’na siyaseten de, hayata bakış açısı olarak da, idare tarzı ve şekliyle tamamen muhalefetim.
Ama hakkını vermek lazım…
Orman Bakanı’nın enkazın üstüne çıkıp fotoğraf vermesi ne kadar yanlışsa, CHP Genel Başkanı’nın bir tur atıp Ankara’ya geri dönmesi de o kadar yanlıştır.
Aynen Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi…
Hem İzmir milletvekili hem CHP genel başkanı hem kalesi…
Çıkaracak ceketi, sıvayacak kolları, kriz yönetim merkezinin başına oturacak.
Varsa muhalefeti bizzat, Mansuroğlu Mahallesi'nden yapacak,
Varsa kriz yönetim stratejisi bizzat başında durarak yapacak.
Varsa grup toplantısı, tam orada yapacak…
En az bir hafta burada kalacak.
En az bir hafta o depremzedelerin yanında olacak.
Sarılacak, koklayacaktı…
Olmadı…
Turistik tur gibi, olmadı olmadı…
***
Bir Kira Bir Yuva
Vallahi billahi gözüm yok.
Hatta bir çok insanın aksine milletvekillerinin aldığı parayı hiç gözümde büyütmüyorum, hak ettiklerini düşünüyorum…
Asla da eleştirmiyorum…
Ama bu kez bir çağrım var…
Bütün İzmir Milletvekilleri, ayrımsız; "Bir Kira Bir Yuva" kampanyasına katılmalıdır.
Birer maaşlarını, olmadı yarısını buraya bırakmalıdır…
Maksat para değil…
Maksat dayanışmanın kralını yapmak…
Omuz omuza, yürek yüreğe olmak, fedakarlık gerektirir.
Hatta buna diğer belediye başkanları da canı gönülden katılmalıdır…
Haydi vekillerimiz…
***
Neden yalan
Yani neden bu kadar yalan?
Enflasyon rakamları baştan sona yalan.
İşsizlik rakamları tamamen yalan.
Sınavlardan mülakatlardan yalan fışkırıyor.
Seçim sonuçları tümden yalan.
Toplu açılış yapılıyor; 40 fabrika açılıyor 35’i zaten açık çıkıyor, bu da yalan…
Büyüme rakamları, ihracat rakamları…
Yalan ve yalan, yalan oğlu yalan…
Hepsini anlıyorum da, depremin 6.6 olarak açıklanması da tam yalan…
Tamam bu da yalan da, İzmir’in şanlı medyasının da buna inanması.
Algıya kafadan inanması, dahi hala devam etmesi.
Yalan oğlu yalanı taşıyan da yalan…
Neden kardeşim bu kadar yalan…
Depremin ölçümü uzaktan daha net yapılır diyor uzman…
Londra açıklıyor, ABD açıklıyor, Fransa açıklıyor,
Depremin ölçüsü 7’dir. 7…
Aha bu doğru, gerisi yalan…
DELİ ZİYA
“Deprem kahramanı tüm yürekleri, canı gönülden alkışlıyoruz.”