Bugün, kocaman yürekli bir insan doğdu dostlar. Başlı başına bir başarı hikâyesinin, 'Gönül insanı' hikâyesinin sahibi doğdu bugün...
Yaptıkları ve duruşuyla, milyonlara umut olan... Dil, söz yetmez; bugün, bir yiğit insan... 86 yıl önce bugün, 13 Aralık 1935'te, İstanbul’da doğdu Türkan SAYLAN...
O'nun yaşamı, mücadeleyle eş anlamlı!
*****
Türkan SAYLAN anlatıyor: “25 yaşımda tüberküloz oldum... 13 ay yüzüstü yatmam gerekiyordu. 2 oğlumun bakımını ve evin durumunu ayarladıktan sonra, elbiselerimi çıkardım... Geceliğimi giydim ve yüzükoyun yattım... Çocuklarımın birine mama yedirirken, öbürünü oyalıyordum... Yüzüstü kitap okumak midemi bulandırdığı için makine getirttim, dikiş diktim, nakış yaptım ve bu arada resim yapmayı da öğrendim... 21 yıllık başhekimliğimde hiçbir kimseye ne bağırdım, ne de işten attım... Hep insanların özel nedenlerle, mutsuz olabileceğini düşünerek, onlara Sevgi'yle yaklaştım... Şimdi hastalarına gereken ilgiyi göstermeyen meslektaşlarımı gördükçe üzülüyorum...
9 yıl evli kaldım... Almanya'da cildiye doktoru olan oğlum ve doktor gelinim tatillerini bende geçirirler... Küçük oğlum grafiker... Arnavutköy'deki evimin üst katında yaşıyor... O en yakın arkadaşım... Her türlü acıya dayanmayı öğrendim ama kabul edemeyeceğim, dayanamayacağım tek acı evlat acısı...
Yıllarca öğrencilerimi Anadolu'ya götürdüm... Doktorluğu, doktor-hasta ilişkilerini onlara öğretmek istedim... Meslektaşlarıma aynı yöntemi tatbik etmelerini rica ettim. Başarılı olamadım...
Doktorların; vahim bir durum da olsa hastalarına, doğruyu söylemesi gerektiğine inanırım... Yeter ki; hekim, hastasıyla arkadaş olmaya çalışsın ve en zor şeyleri bile alıştırarak anlatsın...
Kız kardeşimin, benimle aynı anda akciğer kanserine yakalanmasına bile isyan etmiyorum... İkimiz de aynı zamanda, hatta aynı yatakta kemoterapi oluyoruz...”
*****
Ardında 440 yayınlanmış eser, tedavi edilmiş binlerce hasta, çağdaş yaşama kazandırılmış binlerce kadın ve Türkiye için çalışmaya devam edecek, büyük dernek ve vakıflar bıraktı...
Ve iki çocuk, iki torun ve milyonlardan oluşan bir aile...
Dedim ya: Bazı insanların yaşamı, mücadeleyle eş anlamlıdır! Türkan SAYLAN'ın da hayatı onlardan biriydi...
PKK'ya yardım ettiği söylendi, siyonist olduğu söylendi, ajan olduğu söylendi, darbeci olduğu söylendi, devlet düşmanı olduğu söylendi; söylendi de söylendi...
Coğrafyamızda çokça görülen; “Çamur at, izi kalsın...” mantığıyla, üretildi de üretildi...
Ama o sadece; Türkiye'nin daha güzel, daha sağlıklı bir ülke olması için çalıştı. Derdi, çağdaş yaşamaktı...
İnsancaydı istekleri; adaletli, eşit şartlarda yaşamaktı... Derdi, Türkiye ve kız çocuklarıydı... Okuyamayan, itilen-kakılan kız çocuklarıydı...
Şimdilerin "Paralel Devlet Mağduru" aralarında gösterilen SAYLAN, pek çok düşünüre göre Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli kadınlardan biriydi...
Türkiye'de "Ne şeriat, ne darbe..." sloganıyla, siyasi bir hareketlenmenin de yolunu açtı... Sahte delillerle oluşturulan; nihayetinde kumpas ve düzmece olduğu mahkeme kararıyla kesinleşen Ergenekon soruşturmasının son dalgasında, zan altında da bırakıldı...
Evi arandı... Gözaltına alınmadı ancak, kendisine yöneltilen pek çok suçlama ile bir karalama kampanyasıyla mücadele etmek zorunda kaldı... Bu olaylar yaşanırken; kanser hastalığı ile mücadele ediyordu... Ve 73 yaşındaydı...
Toplumun bazı kesimleri ve bir kısım medyanın karalama ve linç kampanyalarının gölgesinde, 18 Mayıs 2009'da hayata gözlerini yumdu...
*****
Vefatının ardından; Ergenekon davasında kendisine ait olduğu söylenen ve suç unsuru teşkil eden dosyaların, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bilgisayarında yaratılmadığı, tamamının sonradan diske kopyalandığı belirtildi...
Işıklar içinde, rahat uyu Türkan SAYLAN...
Çocukların, insanların SEN'i unutmayacak! Ruhun şad olsun... Minnet ve saygıyla...