İngiltere’de Millwall adında bir futbol takımı var. Uzun yılardır, 1885’den beri İngiltere’de varlığını sürdürüyor. Şu anda, İngiltere’nin en üst ligi olan Premier Ligin bir altındaki, Championship adı verilen ligde mücadele ediyorlar ve bu sezonu da orta sıralarda tamamlamışlar. Müsabakalarını da “Den” Stadında yapmaktalar.
Den Stadına bir paragraf sonra döneceğiz;
Sanıyorum, dünyadaki en hırçın futbol taraftar gruplarına İngiltere ev sahipliği yapıyor. Zaten “holigan” tabiri de ilk defa, takım tutmak ya da taraftar olmak bahaneleriyle, maç öncesi, esnası ve/veya sonrasında, mekân fark etmeksizin olay çıkarıp, her türlü hırçınlığı yapan İngiliz taraftarlar için kullanılmış. Bu olaylar, zaman zaman o kadar çirkinleşmiş ki, onlarca insanın hayatlarına mal olmuş.
“Benim dinim futbol, ‘Den’ ise benim kilisem”. Bu ve buna benzer cümleler, Millwall takımına gönül vermiş taraftar gruplarına ait! Ve büyük bir kısım İngiliz’e göre de, İngiltere’deki en büyük, en vahşi ve en inanılmaz holigan gruplar Millwall taraftarları içerisinde…
Hemen her şeye, radikal bir biçimde, köktenci bir anlayışla sahip çıkılmak istenmesine ya da sahiplenilmesine karşı olduğumu yazmadan geçmeyeyim. Bazı sınırlar vardır ki, insanı, insan olarak davranmaya zorlar. Ve o sınırların içerisindeki insan, özünden kaybetmez. Elbet ki, bahsini ettiğim sınırlar bir dogma, bir inanç ya da başka bir şey değil! Futbola örneklersem; doğru kurgulanacak bu sınır, insanı holigan yapmaz! Elbet ki, insanı…
İngiltere’deki bu holigan grup örneğinden, yine İngiltere’deki bir başka kötü örneğe geçerek, yaşanmış kötü bir facia ile anılarımızı canlandırmak niyetindeyim;
Günümüzde organize edilen Avrupa Şampiyonlar Ligi yerine, yanılmıyorsam otuz yıl öncesine kadar Şampiyon Kulüpler Kupası düzenleniyordu. Hatta temsilcimiz Galatasaray, bu adlı kupada Steaua Bükreş ile yarı final maçları oynama başarısı göstermişti geçmişte.
Bahsini ettiğim Şampiyon Kulüpler Kupası’nın 1985 yılındaki finalinin adı Liverpool-Juventus’tu. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği Uefa, finalin yerini Belçika’nın başşehri olan Brüksel olarak belirlemiş, Brüksel’deki Heysel Stadını seçmişti. Eski bir stat olan elli bin kişilik Heysel stadına, Belçika’ya daha rahat ulaşan İngiliz taraftarlar akın etmişti. Belçikalı güvenlik ve organizasyon görevlerinin de yetersizliğine, kara borsadan satılan fazla biletler de eklenince, stada altmış bin kişiye yakın seyirci alınmış ve hatta bir tribüne her iki taraftar gruplarından girenler olmuştu. Liverpool taraftarlarınca; ki, önceki yılın finalinde, İtalya’da, Roma’yı yenerek kupaya uzanmalarına rağmen, tartaklandıklarını iddia eden İngilizler, burada, Heysel’de, bir başka İtalyan takımı olan Juventus’tan ve taraftarından intikamlarını alacaklardı.
Hem geçmişin intikamı, hem de sahada oynanacak finalin heyecanı ile ve elbet ki sınırlarını bilmeyen İngiliz holiganları, Juventuslu İtalyan taraftarlara saldırdılar. Saha içerisine kaçmaya çalışan bir grup taraftar, yeşil sahaya inilmesini engelleyen ter örgülere sıkıştılar. Ters istikamete yani duvara yönelen yüzlerce taraftarın baskısına dayanamayan eski ve güçsüz duvarın da çökmesiyle toplamda otuz dokuz kişi hayatını kaybederken, altı yüz civarında taraftar da yaralanmıştı. Ve bu müsabaka ertelenmek yerine, sadece seksen beş dakika gecikmeyle de olsa Uefa tarafından oynatıldı.
Tarih, 29 Mayıs 1985…
Çok gariptir ki, müsabakada bir penaltı kararı verilir ancak, verilen bu penaltının büyük bir hakem hatası olduğu söylenecektir sonradan. Ve bu hatalı penaltı kararına hiçbir Liverpool’lu futbolcunun itiraz etmediği anlatılır. Müsabakanın elli altıncı dakikasında, penaltı noktasına dikilen topun arkasına, sonraları Uefa Başkanlığı yapacak olan Michel Platini geçer ve vuruşunu gole çevirir. Maç da, atılan bu tek golle, Juventus’un galibiyeti ile sonuçlanır.
Dönemin, “Demir Leydi” lakaplı İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, Uefa’nın İngiliz takımlarına verdiği, Avrupa Kupalarından üç yıllık men cezasını az bularak cezayı beş yıla çıkarır. Hızını alamaz, “bu hayvanların cezasını ben vereceğim” diyerek, İngiltere’deki statlara alkol yasağı getirir. Hırçın seyircinin, üç ay statlardan men cezası almaları yasalaşır, bilet fiyatlarında yeni düzenlemeler yapılır ve izleyici çizgisinin değişmesi hedeflenir. Ancak sadece dört yıl sonra, 1989 yılında başka bir faciadan İngilizler kaçamayacak ve Sheffield’daki Hillsborough Stadındaki maçta, bu kez, doksan altı Liverpool taraftarı ezilerek can verecektir.
İnsanoğlu, on binlerce yıldır inanıyor farklı dinler aracılığıyla… Ancak hiçbir din ya da hiçbir inanma şekli, holiganizm veya benzer hırçınlıkları, şiddeti desteklemiyor. Ne var ki, körü körüne dine bağlandığını iddia edenlerin elinde sadece şiddet var!
Dipnot; “Kulak versek, hepimizin içinde başkalarının bize gösterebileceğinden daha iyi yol gösteren bir rehber vardır.” Jane Austen.