Adı İzmir’le bütünleşmiş kimleri tanıyorsun diye sorsalar, sayacağınız kişiler bir elin parmakları kadar mıdır yoksa sayfalar mı tutar?

Ailesinde ve sülâlesinde tek bir sağ görüşlü olmayan bizim cenahın sol tercihi nedeniyle ben hep sol tandanslı bilim-sanat insanlarıyla ve siyasetçilerle bir arada oldum. Toprakta karınca kadar değilsek de az da sayılmayız hani…

Yıllarca bu ilişkileri diri tuttuğum için röportaj yazarlığına soyundum hatta... Parmak kaldıranlar, söz isteyenler, aydınlık adına susmayanlar o günlerin ürünü olan kitaplarım. Kimleri kimleri anlatmadım ki o kitaplarımda… Keşke Dario Moreno, Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel gibi  İzmir’in havasını solumuş, suyunu içmiş değerlerimizi de anlatacak denli eski olsaydı tevellütüm…

BABASININ PAYI BÜYÜK

Veli Lök, yakından tanıdığım o değerlilerden biri… İzmir Ortopedi ve Travmatoloji dünyasının dünya tıp dünyasına/tıp literatürüne armağanı olan bir hoca! Hoca demek az gelir, hocaların hocası! 92 yaşında bir delikanlı dersek pek de abartmış olmam. Bir günden bir güne ağrısı olduğunu, sızısı olduğunu işitmedim daha. Alsancak’taki muayenehanesinde  beyaz önlüğü ve yılların birikimiyle hastalarının karşısında dimdik duran bir  tıp dehası o!
Bayındır’ın Yakapınar ( Uladı ) köyünden… Doğum  yılı ve yeri ise 1932/İzmir’in Uzundere’si…   

Babası askerdeyken komutanı, “Sen çok akıllı birisisin. Evlenip yuva kurduğunda bir oğlun olursa mutlaka okut” dediği için Ali Lök, küçük Veli’nin okuması için elinden ne geliyorsa yapmış. Adım adım gelişimini takip etmiş. Örneğin, köyde olsun, Buca’daki ortaokul ve Alsancak’taki Atatürk Lisesi yıllarında olsun, öğretmenleriyle yakın ilişki kurmuş, hatta oğlunun dersine girdiği bile olmuş. Veli Hoca’nın başarısında babasının büyük payı var.

Bugün Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nde çocuk hastalıkları uzmanı olarak görev yapan profesör doktor Tanju Çelik’in babası gibi… Yusuf Çelik’in oğlunun başarısındaki rolüne yakından tanık olanlardanım, çünkü Tanju’yu ilkokulda okutan öğretmen benim. Bergama’dayken, bir gün çıkıp geldiler evime. “Okut dedin okuttuk, şimdi bir görevin daha var. Oğlumu evlendireceksin!”  diyen Koca Yusuf’a ne diyeceğimi bilememiştim o gün.

Tanju Çelik mi? Bugün oğlu da kızı da tıp fakültesinde okuyan mutlu/başarılı bir baba! Bilim dünyasına Koca Yusuf’un armağanı! 
Alsancak’taki muayenehanesinde tanıdım Veli Hoca’yı… Önceden adını duymuşluğum varsa da tanışmamız 80’li yılların başında oldu. Hasta- hekim ilişkisi nedeniyle, Siyah-Beyaz Gazetesi’ne röportaj teklifi nedeniyle… İki gün boyunca yayımlanmıştı o röportajım. Çok da ses getirmişti. İlişkimiz sonraki yıllarda ise yoldaşlığa dönüştü. Şimdi de biraz baba-oğul, biraz abi-kardeş şeklinde sürüp gidiyor. Hatta annem adına açtığımız kütüphanelerden birinin adı (Karşıyaka’daki) 'Veli Lök-Rasime Şeyhoğlu Kütüphanesi' adını taşıyor. 

WhatsApp Image 2023-10-02 at 16.20.10

KENTİN SİMGELERİNDEN

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1956’da bitirmiş. 2 ay Denizli’nin Kale bucağında  hükümet tabipliği yapmış. Doktorasını E.Ü.T.F. Ortopedi ve Travmatoloji Çocuk Cerrahisi Kliniği’nde yapıp 1969 yılında aynı üniversitede doçent, 1975’te ise profesör olmuş.
Bu arada 1 yıl Almanya’da kalmış. İlerici, demokrat kimliği nedeniyle 8 Şubat 1982’de 1402 sayılı yasa ile görevinden alınan hoca, Danıştay kararıyla 18 Temmuz 1990’da görevine dönüyor. 1999’da da emekliye ayrılıyor.

Bugün 92 yaşında ve derdine çözüm bulamayan hastalarına salı ve çarşamba günleri şifa dağıtmaya devam ediyor; biraz müze, biraz konut gibi olan dört katlı muayenehanesinde. Veli Lök, İzmir’in simge isimlerinden... 

O sadece yurtiçinde ve yurtdışında  adı anılan bir hekim değil, insan hakları davasının yılmaz bir savaşımcısı, örgütçüsü, barış ve demokrasi mücadelesinin öznesi…
Danimarka’daki 'Torture' dergisinin yayın kurulu üyesi. Çekoslovakya’daki bir derginin de danışmanı. Aldığı ödüller ve üyesi olduğu bilimsel kuruluşlar sayfalar tutacağından özet vermiş olalım: 1997 Akif Şakir Şakar Bilimsel Ödülü, 1998 Bilses Vakfı’nca İnsan Hakları Ödülü, 1999 Diyarbakır Tabip Odası / Barış Dostluk ve Demokrasi Ödülü, 2000 yılı İstanbul Tabip Odası Sevinç Özgüner Barış Demokrasi ve İnsan Hakları Ödülü.

WhatsApp Image 2023-10-02 at 16.20.10 (1)

BİRÇOK YERDE ÜYELİĞİ VAR

Sadece bilimsel kuruluşlara üye değil Veli Hoca… Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucu Üyesi, İnsan Hakları Derneği Kurucu Üyesi, Türkiye Sosyal Tarih ve Araştırma Vakfı Mütevelli Heyet Üyesi, Nazım Hikmet Vakfı Kurucu Üyesi, Barış Derneği Üyesi, Bilimsel Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı (BİLSES) Kurucu Üyesi, Nükleer Savaşa Karşı Hekimler Derneği Kurucu Üyesi, Alevi Bektaşi Vakfı İzmir Şubesi Kurucu Üyesi, Çağdaş Özürlüler Yaşam Derneği Onursal Başkanı, İzmir Tabip Odası Başkanlığı, İşçi Sağlığı Derneği Kurucu Üyesi. “Çağdaş insan örgütlü insandır” sözü Veli Lök’ten esinlenilerek dile getirilmiş olsa gerek…

Konak Meydanı'na heykelini dikin

1977 yılında İstanbul’da bir yakınının işkence gördüğünü öğreniyor Veli Hoca. Olaydan iki gün sonra gördüğü yakını ona büyük acı veriyor. Sarsılıyor. Önce intikamcı duyguları depreşiyor. Sonra ise kendi kendine “Sen bir doktorsun. Travmatoloji uzmanısın. Travmanın (darbenin) izlerini, görüntüler kaybolduktan uzun zaman sonra da bilimsel olarak göster, kanıtla. Böylece, işkenceciyi cezalandıracak yeterlikte rapor verilmesini sağla” diye düşününce, başlıyor günler aylar süren teorik çalışmalarına… İşkence ile mücadeleye böyle başlıyor. İşkencenin uzun süre kalıcı bulgularını saptayan bir yöntem olup olmadığını soruyor IRCT Başkanı Dr. Inge Genefke’ye. Kendisine gönderilen bir koli belge ufkunu açıyor.

Arkadaşlarıyla birlikte yaptığı çalışmaları, 76 kişide rastladıkları işkence bulgularını Cape Town’daki/Güney Afrika IRCT Kongresi’ne sunuyor. Toplantıya katılan bilim insanları bu sonuçları BM’ye götürerek 'Uluslararası geçerli hukuksal bir materyal'e dönüştürülmesini öneriyor. 1999’da 15 ülkeden 34 bilimsel kuruluş 75 bilim insanının katılımı ile İstanbul Protokolü'nü hazırlıyor. İsviçre’nin Cenevre kentinde bu protokolü sunan kim diyecek olursanız; Veli Lök! Sonuca gelecek olursak… 1999’un Kasım ayında BM Genel Kurulu’nda  İstanbul Protokolü kabul ediliyor. Buradan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı'na seslenmiş olalım: Ülkemiz ve dünya tıp tarihinin sönmeyen yıldızı İzmirli Veli Lök’ün Konak Meydanı’na heykelini dikelim! Yakışmaz mı? İran’ın Tebriz’inde dünyanın hiçbir köşesinde görülmeyen 'Şairler Mezarlığı' var. Şehriyar’ın evi de müzeye çevrilmiş. Şehriyar’a ve şairlere gösterilen ilgi/ sevgi, İran’ın dört bir köşesinde bugün yaşatılmaya devam ediyor. Gönül istiyor ki ülkemizde, kentimizde de öylesi değerbilirlik duyguları kök salsın.

İki ayaklılığın faturası

Özlediğimde  telefon açıp konuşuyorum. “Hadi çık gel, ben muayenehanedeyim” deyince de soluğu yanında alıyorum. Zaman zaman da evine konuk oluyorum. Evrim teorisiyle bel ağrılarının ilişkisini bu geliş gidişlerimde öğrendim. Dört ayaklıyken ağrı sızı bilmeyen insanoğlu ne zaman ki iki ayaklı hale geçiyor ve belinde çukur oluşuyor, işte o zamandan bu zamana da bitmez tükenmez bel ağrılarına maruz kalıyor. Belindeki çukuru fazla olan insanoğlunun ağrıları diğerlerine göre daha çok oluyor, bende olduğu gibi. Ayağa kalkarak akla gelmez buluşlara imza atan iki ayaklı canlının belinde oluşan çukur, bu kez onun tatlı belası oluyor. Evet, anne karnındaki ceninde, bebekte ve çocukta, maymunda, kedide, köpekte olmayan bel ağrıları, gelişmiş canlı olan insanda bir baş belası olarak hükmünü sürdürüyor. Bu, insanoğluna dört ayaklılıktan iki ayaklılığa geçişin faturası olsa gerek…

WhatsApp Image 2023-10-02 at 16.20.10 (3)

Anı Evi açılabilir

Oğlu, kızı ve Hoca ile Manisa sırtlarında bir kahvaltıdayız. Alpay Bey, makine mühendisi, Olcay Hanım ise hekim… Oğluna soruyorum: “Tıp fakültesine girmeniz için hiç zorlamadı mı babanız?” “Üniversite sınavlarında her tıp fakültesine girebilecek kadar yüksek puan almıştım. Başarılı bir doktor olabilirdim pekala ama bugünkü gibi mutlu olamazdım herhalde. Çünkü ben hep mühendis olmak istemiştim. O günlerde beni doktor olmam için zorlamadığı için babama müteşekkirim” diyor. Veli Hoca’ya yakıştırılacak olan en doğru sıfatlardan biri, bu nedenle 'demokrat' olsa gerek, müdahaleci değil! Alpay Lök, bugün fren sistemleriyle ilgili bir şirketin yönetim kurulu başkanı. Olcay Lök ise emekli hekim… Olcay Hanım, aynı zamanda bir gezgin… Dünyayı dolaşıyor. Torunlara gelince… Ne doktor ne de mühendisler… Cem, Bilkent Siyaset Bilimleri, Can, Boston Üniversitesi İşletme, Mert ise İTÜ İşletme mezunu. Her biri yurtdışı masterlı… Üçü de yurtdışında çalışıyor. İlkokul mezunu olmasına karşın hergün Cumhuriyet gazetesi alıp okuyan, roman- öykü ve şiire ilgi duyan 2013’te yitirdiğimiz Mukadder Lök’ten de söz etseydik biraz ama onunla dostluk köprülerini kuramadık sağlığında maalesef…
Lök ailesi ile tanışıyor olmak bilim dünyasının merdivenlerini tırmanıyor olmak gibi bir duygu veriyor insana. Hocamın evine gittiğimde tadıyorum bunu. Kitaplar, dergiler, objeler, plaketler, yıllara meydan okuyan fotoğraflar, özenle yerli yerine yerleştirilmiş giysiler, ertesi gün giyilecek elbise ve ayakkabıların emre amadeliği… Muayenehane biraz müze gibi demiştim ya, evi de öyle… Başkana bir kez daha sesleniyorum, ikinci bir seçenekle; Veli Lök Anı Evi.