Sevgili okurlarım, gerçekleri yazmazsak olmaz. Haksızlıkları, hukuksuzlukları ve liyakatsizlikleri yazmazsak olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı, geçen günlerde cebinde 10 lirası olmayan gençlere tavsiyelerde bulundu. "Aromalı kahve için, yurt dışına çıkın gezin." diyor. İşsiz, güçsüz, mutsuz bu gençler analarının eteğine, babalarının cüzdanına sığınmışlar, onlardan harçlık alıp sokağa ancak öyle çıkıyorlar. Bu gençler, yurt dışına nasıl çıksınlar, aromalı kahveyi nasıl içsinler? Bu ülkenin zeki ve çalışkan çocukları, öyle mutsuz ki... KPSS'den 90 puan, 95 puan alıp mülakatta elenirken, yandaşların çocukları, 58 puanla kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştiriliyor. El insaf... Bir yerden değil, iki yerden değil, üç yerden maaş alan yandaşlar var. El insaf...
Engellemeleri yetmedi, bir de bu çıktı!.. AKP milletvekillerinin yasa teklifiyle, 2019 yerel seçimler öncesinde, AKP döneminden kalma metro borçları için İstanbul ve Ankara belediyelerine haciz yolu açılacakmış. Peki sormazlar mı? 2019 öncesi bu borçlar için Ankara, Istanbul büyükşehir belediyelerine neden haciz işlemi yapmadınız? Yine soruyorum: Bursa, Kocaeli, Konya, Erzurum, Samsun, Malatya büyükşehir belediyelerinin hazineye ne kadar borçları var? Bu borçlara da haciz yolu açılacak mı? Bir söz var hani: "İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batıracaksın." Bu haksız uygulamaları duydukça, inanın kelimeler boğazımda düğümleniyor. Efendilerin ekonomik krize karşı geliştirdikleri dahiyane çözümün adını duydunuz mu? Duymayanlara ben söyleyeyim: Sabır. Şahane bir çözüm öyle değil mi? Yani millet sabredecek. İyi Parti lideri Meral Akşener, sabır meselesine yanıt verirken taşı gediğine koydu. "Sabır taşı artık çatlamış milletimize sabretmeyi tavsiye eden bu üstün zekalılar, millete gelince sabır diyorlar. Yandaşa gelince, 'Al sana bir maaş daha' diyorlar. Emekliye gelince sabır diyenler, müteahhite gelince 'Al sana bir ihale daha' diyorlar." Meral Akşener haksız mı? Sevgili okurlarım, bu gidişat iyi bir gidişat değil. Bu ekonomik kriz vatandaşı canından bıktırdı usandırdı. Farkında mısınız? Toplum bir çöküş yaşıyor. Vatandaş çaresiz mi çaresiz, hırçın mı hırçın, mutsuz mu mutsuz... Geçim koşulları her geçen gün öyle ağırlaşıyor ki gerçekten vatandaşın içi acıyor, vatandaş derin bir bunalım içinde yaşıyor. Ekonominin temel göstergelerindeki istikrarsızlıklar her gün daha da kötüleşiyor. Vatandaşın geçim derdi, bankalardan kullandığı krediler, kar topu yumağı gibi büyüyerek katlanıyor. İktidarın akıl dışı ekonomik politikalarının yıkıcı etkisi, günbegün ağırlaşıyor.
Şimdi sıkı durun. Enflasyon öyle yükseldi ki, 4 kişilik bir ailenin aylık gıda, giyim, ulaşım, kira, sağlık, elektrik, su, yakıt ve benzeri ihtiyaçlar için yapılacak zorunlu harcamaların toplamı 16 bin lirayı aştı. Şimdi soruyorum: Bu parayı alan Türkiye'de kaç aile var? Bekâr bir kişinin aylık geçim maliyeti 6 bin liraya yükseldi. Türkiye, öyle bir noktaya doğru sürükleniyor ki açlık ve yoksulluk sınırı fren tutmuyor. Mart ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 4250 lirayı aştı. Gıda harcamaları aylık bazda yüzde 8.30, yıllık bazda ise yüzde 76 arttı. Peki soruyorum, işçinin, memurun, emeklinin ve çalışanların maaşları yıllık bazda yüzde 76 arttı mı? Ülke ekonomik olarak çökmeye devam ediyor. İşsizlik ve pahalılık durdurulamaz bir noktaya doğru gidiyor. Asgari ücrete yapılan zam 3 ay içinde eriyip gitti. Mazot ve benzin fiyatları öyle yükseliyor ki vatandaş artık eskisi gibi arabasına yakıt bile alamıyor. Çarşı, pazar esnafı dertli, köylü ve üretici dertli, emekliler dertli. Bu ülkede milyonlar dertli...
Döviz bazında ithalat yapan şirketler çatır çatır batıyor... Ekonomi tel tel dökülüyor. Ekonomi böyle bir çıkmazın içine sürüklenirken, televizyon programlarını izliyorum; Cumhur İttifakı hep şu soruyu gündeme taşıyor: Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı kim olacak açıklayın? İktidar, adayın kim olacağını ne de çok merak ediyormuş. Millet ittifakı ise bu soruya her seferinde cevap vermek zorunda kalıyor. Muhalefetin bu soruya cevap vermesi bana göre yanlış. Vatandaş soruyor, ülkenin bunca can alıcı sorunları varken, açlık, yoksulluk, işsizlik tavan yapmışken, daha erken seçim kararı ortada yokken, Cumhurbaşkanı adayının şimdiden kim olacağının ne önemi var? Muhalefet, iktidarın bu sorusunun kapısını bence kapatmalı... Millet İttifakı'nın adayı elbette çok önemli. Zamanı gelince bu aday kimse o aday açıklanacak. Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu da olabilir. Kemal Bey oraya pekte çok yakışır. O olmazsa oraya yakışacak başka adaylar da vardır. Millet İttifakı mutlaka doğru adayı bulup seçime öyle katılmalıdır. Başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partileri ülkeyi yeniden düzlüğe çıkarmak için sokağı muhatap almalı, alanlara çıkıp vatandaşın dertleriyle yüzleşmeli...
Kendi çözüm önerilerini vatandaşa en anlaşılır bir dil ile açık seçik anlatmalı. Son sözüm: Bu ülkede örgütlü bir toplum yaratılmazsa, bu ülkede köylüler, çiftçiler kooperatif çatıları altında birleşmezlerse, işçiler birleşip sendikalaşmazsa; yoksulluk, sefalet, zam asla durdurulamaz. Bu ülkede hakça ve insanca bir düzen asla sağlanamaz...