Türkiye’nin 'İkinci Adam'ı, CHP’nin İkinci Genel Başkanı İsmet İnönü’nün devletin mekteplerinde okumuş 'fizik profesörü’ oğluydu Erdal İnönü!
Fizik alanındaki yapıtları yanında, anılarını da yazmıştı.
Kısır siyasetimizde çok farklı bir portreydi o!
Ona göre;
"Demokrasi nefes gibiydi, terkettiği bünyeye de tekrar geri dönmezdi!.."
Hep gülümseyen yüzüyle anımsadığımız İnönü incelik ve sadelikti, uzlaşma kültürünü benimsemişti politikada.
Toplumun her kesiminin saygınlığını kazanmış bir örnek figürdü!..
***
Önceliği bilim insanlığı
Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi'nden mezundur Erdal Bey.
ABD’de, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde (Caltech) yüksek lisans ve doktora yapmış, dönüşünde asistan olarak Ankara Üniversitesi'nde akademisyenliğe başlamıştır.
1957-1960 yılları arasında ABD’de “Atom Enerjisinden Yararlanma” programı içinde çeşitli üniversitelerde araştırmalar yapmıştır.
1964-1974 yılları arasında ODTÜ'de profesördü.
Bu üniversitede rektörlük de yaptıktan sonra 1974'te Boğaziçi Üniversitesi'ne geçti.
1983'te SODEP'in kurucu genel başkanı olarak siyasete atılıncaya dek bu üniversitede görev yaptı. ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, fen edebiyat fakültesi dekanlığı, üniversite rektörlüğü gibi görevlerde bulundu.
Erdal İnönü, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) kuruluşuna katkı da koydu ve TÜBİTAK Temel Araştırmalar Enstitüsü'nde kurucu müdürlük görevini de yürüttü.
Aynı zamanda NATO Fen Komitesi’nde çalıştı ve UNESCO Yürütme Kurulu’nda görev aldı. 2004’te Fizik alanında Nobel’den sonra en önemli ödül olarak kabul edilen Wigner Madalyası'nın da sahibi...
Unutulmaz slogan
“Sizi limon gibi sıkacaklar.”
Unutulmaz bir seçim kampanyasının unutulmaz sloganıdır.
Gazeteci Zihni Erdem’e göre; bu sloganla İnönü, sosyal demokrat hareketi halka yaklaştırmıştır.
Erdal İnönü, siyasetin derin/kalıcı izler bırakan en mütevazı yıldızıydı. İkinci Adam'ın; İsmet İnönü'nün oğlu olmasına rağmen politikaya/politika yapmaya son derece soğuktu.
1980 darbesinden sonra partileri kapatılan, liderleri yasaklanan solda lider/parti arayışları sırasında ismi, Karadenizli işadamı İbrahim Cevahir'in de olduğu bir grup tarafından gündeme getirilmiştir. Grup, İnönü'yü iknayı başarmıştır.
İnönü yanına gelenlere,
"Siz bana Erdal İnönü olduğum için mi yoksa İsmet Paşa'nın oğlu olduğum için mi geldiniz...
Anladığım kadarıyla İnönü ailesinden biri olsun istiyorsunuz.
Benim kardeşimin bir oğlu var.
Adı da İsmet İnönü tam size göre biri" demiştir.
Teklifi getirenler bu öneriye çok gülmüsler ama sonunda İnönü'yü de ikna etmişlerdir.
Üniversiteden ayrılarak 1983’te siyasete atıldı Erdal Bey.
Sosyal Demokrasi Partisi'nin (SODEP) kurucu Genel Başkanı oldu ama faşist yönetimden seçimlerde veto yedi.
SODEP’in o günlerdeki seçim boykotu akıllardadır.
İnönü, 1986 ara seçiminde yasaklı Bülent Ecevit'in karşısına Rahşan Ecevit'i aday çıkardığı seçimlerde İzmir Milletvekili seçildi.
Karşısında Özal iktidarının adayı ise seçilmesi için çok büyük paralar harcanan/harcayan Atilla Yurtçu’ydu.
1987-1991 genel seçimlerinde yeniden aynı kentte Meclis'e girdi. Aydın Güven Gürkan ve Erdal İnönü, birlikte hareket edip SODEP ile Halkçı Parti'nin birleşmesini sağladı.
İnönü, bu birleşme sonucunda kurulan SHP'nin ilk genel başkanı seçildi.
Parti içinde kendisine karşı muhalefet eden Deniz Baykal’a ile üç kez kurultay yenilgisi tattırdı.
SHP, 1989'daki yerel seçimlerden birinci parti çıktı, ANAP'a hüsran yaşattı.
1991’de koalisyonda Basbakan Süleyman Demirel'in yardımcısıydı. Bir ara liderlikten ayrıldı.
SHP-CHP birleşmesinde bu kez Çiller'li 1995 koalisyonunda Dışişleri Bakanı’ydı.
Baykal koalisyonu bozunca, siyasete noktayı koydu.
İnce ince İnönü’ce
Bu bölümde Erdal İnönü’lü anılara yer verelim.
Lafı uzatmadan buyurun “İnce İnce İnönü’ce’’ye...
“Bir zamanlar bu dizelerin yazarının da oturduğu Çamdibi’nin ünlü Yıldırım Beyazıt Caddesi’nde, trompet, davul, klarnet, trampetlerin yer aldığı Çamdibi Göçmen Müzik Grubu, Erdal İnönü ve partilileri karşılamıştı.
Önde bando takımı, arkada partililer...
Erdal İnönü de önüne gelen herkesin elini sıkıyordu, kendisine sarılmak isteyenlere de izin veriyordu.
O sıcak havada adım adım iki cadde gezildi, esnaf, pencerelerden seslenen kadınlar selamlandı.
Ahali, Erdal İnönü’yü bağrına bastı.
Sonrasında Çamdibi’nde yayılan bir dedikodu, oyların bu bölgede (aynı şekilde Karşıyaka, Çiğli, Bergama, Urla ve Karaburun’da da) Erdal İnönü’ye verilmesinde etkili oldu. ANAP adayı sanayici (aynı zamanda il başkanıydı da) Atilla Yurtçu, Çamdibi’nde her el sıkışmasının ardından kolonyalı mendille ellerini silmişti.
Erdal İnönü seçimin kazananıydı..’’
1991 seçimleri erken bir seçimdi..
Erdal İnönü, yine bölgesi İzmir’deydi. Bu dizelerin yazarı da Günaydın Gazetesi muhabiriydi.
Günaydın, o yıllarda sıkı muhalefet yapan, eğilmeyen, bükülmeyen bir gazeteydi.
Erdal İnönü’nin konakladığı otel İzmir Palas’tı.
Günümüzün SÖZCÜ yazarı, Günaydın’ın o günlerdeki Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan, bazı soruların sorulmasını istemişti İnönü’ye.
Görev benimdi.
Otelde gayet nazik bir şekilde karşılamış, soruları yanıtlamış, ardından da “Sandıkta Güller Açacak” rozetini yakama takmıştı.
Bu rozet, bugün itina ile sakladığım bir armağandır...
Saygıyla anıyorum kendisini..
Yılların siyasetçisi, entelektüel birikimiyle yazınımıza harika yapıtlar da kazandıran Kemâl Anadol ile Yenifoça-Kozbeyli’de söyleşiyoruz. Bu anı da Kemâl Abi'den:
“1989 yaz aylarıydı sanıyorum.
İzmir 4 seçim bölgesiydi.
Erdal İnönü ile birlikte Bornova, Karşıyaka, bugünkü Bakırçay ilçelerine ilaveten Torbalı ve Kemâlpaşa'nın oluşturduğu 3. bölgenin milletvekiliydik.
Programda Bergama-Kozak da vardı. Değerli, ihraç edilen fıstık çamlarıyla ünlüdür bölge.
Kozak’ta bugün de 16 köy yaşamakta, geçimini çam fıstığı ve hayvancılıktan sağlamaktadır.
Güçlü bir kooperatifi vardır.
Dolayısı ile burada dinleyeceğimiz sorunların tamamı fıstıkla ilgiydi. Mevsim yaz olduğu için bizimle gelen genç gazeteci ve örgütten programa katılan kadınların üstünde doğal olarak yazlık kıyafet vardı. Güzel gazeteci ve kadın-erkek örgüt yöneticileriyle hoş/uygar bir topluluktuk.
Köy kahvesinde ahaliyi dinliyoruz. Uzunca pazarlamada karşılaştıkları sorunları anlattılar.
İnönü, dinliyordu. Belki de kafasında fizik problemleri çözüyordu. Konuşmalar bitince İnönü sormaz mı:
“Siz bu fıstıkları nasıl pazarlıyorsunuz?”
Ben de herkes gibi şaşırmıştım ve canım sıkılmıştı.
Çevreme baktım ve yanıt ağzımdan aniden çıktı:
“Telefonla efendim!”
Bir kahkaha tufanı koptu.
Erdal Bey’in de canının sıkıldığını; bana fırlattığı sert bakışlardan anladım.
O anı hiç unutamıyorum.’’
"Ülkemi kötüler yönetmesin!"
Bu bölümdeki anılar Usta Gazeteci-Yazar Melih Aşık’ın “Arka Penceresi’’nden..
Erdal Bey’e bir gün, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar.
Yanıt müthiştir:
- "Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!"
O benim işte!
Eşi Sevinç Hanım’ın karikatürlerinden oluşan sergisini de açtığı Erdal Bey bir gün, İstanbul'da taksiye binmiş. Şoför:
"Sen ne kadar Erdal İnönü'ye benziyorsun" demiş.
"O, benim" diye cevap vermiş Erdal Bey...
Şaşırmış taksi şoförü...
"Yahu" demiş, "...birisi daha var. Harbiye'nin oralarda dolaşıyor. O da aynı Erdal İnönü".
Bunun üzerine Erdal Bey, espriyi patlatmış:
"O da benim....!"
Antidemokratik oylama!
Erdal Bey fanatik bir sigara düşmanıdır, Parti Meclisi toplantılarında dumanaltı olmaktan fena halde rahatsızdır.
Bir Parti Meclisi toplantısında ilk sözü:
- "Bundan böyle bu toplantılarımızda sigara içilmeyecek", olunca arka sıralardan bir üye;
- "Bu kararınızı oylamaya sunsak efendim" diye itiraz etmeye kalkışınca cevabı aldı:
- "Antidemokratik kararlarda oylama olmaz!"
Platonik aşk
Sıra; DYP-SHP döneminde Kültür Bakanlığı da yapmış Fikri Sağlar’da:
“SHP Genel Başkanlığı döneminde, o dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ile görüşecekti.
O günlerde İnönü, Yılmaz'ı sert biçimde eleştiriyordu.
Yılmaz, Necatibey Caddesi’ndeki Genel Merkez binamıza geldi.
SHP ile ANAP genel başkanları baş başa uzun bir görüşme yaptılar. Herkes sert tartışmalar yaşanmasından endişeliydi. Görüşme bitti, sordum.
İnönü şöyle dedi:
- Çok iyi geçti, Mesut Bey partimize aşık oldu. Ama platonik !’’
***
Yakın dostlarından
Prof. Dr. Emre Kongar Erdal İnönü’yü:
“Uygardı, zekiydi, sakindi, espriliydi.
Derin bir kültürü vardı; sadece bilim alanını değil, felsefe, sanat ve edebiyat konularını da çok iyi bilirdi...
İyi bir eş, iyi bir arkadaştı.
Değerli ve onu tamamlayan eşi Sevinç İnönü ile birlikte, sohbetlerinin, dostluklarının tadına doyum olmazdı.
Ve en önemlisi, 1990’ların başında, başta Kürt sorunu için olmak üzere, önerdiği çözümler bugüne hâlâ ışık tutuyor!
Erdal İnönü gerçekten müstesna bir insandı.
Bu “istisnai” özelliğiyle siyasete de büyük katkıları olmuştu.
2007’de aramızdan ayrılmasaydı, daha da olacaktı hiç kuşkusuz.’’
***
Dedik ya;
Bu ülkeden;
mütevazılığı,
esprili kişiliği,
zekası ve
sakinliğiyle de
siyasete
renk katan,
derin kalıcı
izler bırakan
saygın bilim insanı
Cumhuriyet çocuğu
bir Erdal İnönü geçti.
***
Erdal İnönü'nün bugün Doğum Günü!
Yaşasaydı 94 yaşında olacaktı.