Kıyı takmış yaprağını gülünü,
Bahar eder.
Bir gemi yaklaşır karanlıktan,
Felek terkidiyar eder,
Eder oy.
Kimseler bağırmaz çağırmaz,
Sanki uzaklara bakıp ar eder.
Gönül çarptıkça yelken beyazlığına
Rüzigâr eder,
Eder oy.
Bir şey gizli bu mayıs sabahında,
Bir şey yoktan var eder.
Dağ öğünür yeşilinden,
Toprak dağlarla iftihar eder,
Eder oy.
(Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Milli Mücadele 15 Mayıs 1919 günü İzmir'de başlayıp, 9 Eylül 1922'de bu güzel Türk şehrinin kurtulmasıyla son bulan bir süreçtir.
İzmir'in işgalinden bir gün sonra puslu İstanbul'dan Karadeniz'e açılıp, o kutsal 19 Mayıs günü Samsun'da Anadolu toprağına ayak basan yolcu; boynunda idam fermanı, iç ve dış düşmanlarla kıran kırana mücadeleden sonra, zafer bayrağını Kadifekale'de dalgalandırmıştır.
Bu, gökyüzü gözlü, deniz dalgalı saçlı savaşçı; Samsun'da gözlerini İzmir'e dikmiş; hiç oradan ayırmadan dağ tepe, ova bayır aşmış; ordusu ve milletiyle birlikte İzmir'le kucaklaşmıştır.
Mustafa Kemal ve yakın komuta arkadaşları, çizmelerinin tozları silinmeden, bir başka savaşa; yurdun ekonomik ve kültürel savaşına girişmişlerdir.
Tüm ülke gibi, İzmir'de bu “Büyük Kurtarıcı'ya” minnet ve şükran duymuştur. Bunu bir eserle anıtlaştırmak gerekmektedir.
“Kurtuluşu bütün bir millet için ülkü olmuş” İzmir'in Gazi'ye sevgi ve bağlılığı en üst düzeydeydi. Benzetme yerinde olursa, “Gazi” ve “İzmir” sözcükleri, ad ve soyad gibi birbirleriyle ilintiliydi. Eski deyişle “digerkam” (özgeci, kadirbilir) İzmir halkı, bu bağlılığı anıtlaştırma isteğindeydi. Bu dileği yaşama geçirmenin en geçerli yöntemi, bir heykel yapmaktı. Her ne kadar, dinin yanlış uygulanması sonucu, Türk halkı heykelden uzaklaştırılmıştı. Oysa Orta Asya Türklerinde heykel yaygın bir uygulamaydı. Mezar heykellerinde kadın ve erkek figürleri bir arada görülüyor, “balbal” denilen yontular dikiliyor; Orhun yazıtlarında “heykel” adı anılıyordu. Türkiye'de ilk heykel sayılabilecek Şehitler Abidesi, 1926 yılında Bornova'da dikilmişti. İzmir, “Halaskar” (Kurtarıcı) Gazi'nin heykelinin yapılması eylemine öncülük etti. Girişim, şehir sınırlarını aşarak, yurt çapında ilgi ve destek gördü. Fikir, halkta bir coşku yarattı. Öyle ki; gazetelerin başlattığı kampanyaya, İzmir Belediyesi ve Türklerin yanı sıra, Musevi ve gayri müslim vatandalar da katıldı. Mutlu bir rastlantı, dünyaca ünlü İtalyan heykeltraş, o sırada Ankara'da bulunuyordu. Kendisi, çağrı üzerine İzmir'e geldi. Özel olarak ziyaret ettiği Efes Antik kentinden, özellikle oradaki Selsus Kütüphanesi ile Selçuk'taki İsa Bey Camisi'nden çok etkilenip esinlendi. Uzun görüşmeler sonunda yapılacak heykelin dikileceği yer, Gazi'nin gösterileceği şekil, anıtın kaidesi ve yer alacak kabartmaları, ödeme miktarı ve yöntemini belirleyen 15 maddelik sözleşme imzalandı. Sanatçı ile İzmir Belediye Başkanı Dr. Hulusi (Alataş) Bey'in imzaladığı andlaşmaya göre Gazi mareşal kıyafeti ile “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!” komutu verirken, savaşlarda bindiği atı (Sakarya) üzerinde gösterilecek; 4 metre boyundaki anıt, 4.80 m olan kaidesiyle birlikte 8.80 m yüksekliğinde olacaktı.
Çeşitli aksamalar, görüş ayrılıkları yüzünden gecikme olsa da, görkemli anıt, 27 Temmuz 1932 günü, 50 bin kişinin katıldığı görkemli bir törenle açıldı. Bu süreçte İzmir Belediye Başkanlığına seçilmiş olan Dr. Behçet Salih (Uz) heyecanlı bir konuşmanın ardından sözü, zamanın başbakanı İsmet (İnönü) PaşaYa bıraktı. İsmet Paşa, her zamanki gibi veciz konuşmasında, komuta ve yönetim arkadaşı Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal için şu sözleri söyledi:
“Büyük Gazi,
...Sen yaşa! Senin arkandan gelmekle muhakkak başarıya yürümenin ferahlığı vardır. Sen, sonsuzluğa göçünce, Türk nesilleri senin izinden yürüyecektir. Türk milleti davasının çıkar yolu senin izindir.
Senin heykelin, Türk Milletine davasını hatırlatan yanılmaz bir işarettir. Senin heykelin, Türk milletinin iradesini cisimlendiren bükülmez bir pençedir.”
Başbakan İsmet Paşa, sözlerini bitirince kurdeleyi kesince, anıtı örten örtünün altından, şaha kalkmış at Sakarya'nın üzerinde, Akdeniz'i gösteren Gazi görülünce alkış ve sevinç sedaları göğe yükseldi. Gerçekten tarihsel bir gün yaşanıyor; 50 bin kişi sevinç gözyaşları döküyordu. O gün bugündür, demek yaklaşık 90 yıldır, Pietro Canonica'nın muhteşem eseri, İzmir'in sevinç ve gurur kaynağı olarak yükseliyor. Çoğu zaman, o zamanki adı “Gazi Meydanı” olan Cumhuriyet Alanında ve heykel üzerinde, barış simgesi olan güvercinler uçuşup duruyor:
Gazi Heykelinde Güvercinler
Yıllarla artan bir sevginin heykeli
Güvercinler bir kalkar bir konar yoğun
Körfez sularına akşama yakın
Vurmaz mı günün kızılı alı
Gazi hepten güvercinlere tutkun
Güvercinler Gazi'ye kara sevdalı.
Gece yarılarına doğru atından iner
Güvercinleri bindirir atına
Kendi çeker gider Selânik katına
Aklından neler geçmez ki neler
Çakar durur yarının şimşekleri
Uyku girmez gözüne çoğu geceler
Haram eder kendine rahat döşekleri.
İzmir'de Pasaport'ta Gazi'nin heykeli
Gösterir parmağıyla doğruyu iyiyi güzeli
Güvercinler bir kalkar bir konar
Çıkar İzmir'in imbat yeli
Sevinçte şenlikte dalgalar
Gazi geliyor Gazi yeniden
Alkış içinde bütün İzmir Gazi'den.
Nahit Ulvi Akgün