Önümüzde 19 Mayıs Gençlik Bayramı var. Gençlere özel. Gençlik için... Korona virüsü yüzünden yasaklıyız... Peki böyle olmasaydı?
Gelin önce evimizin önünü temizleyelim. Yıllarca kutladık. Yöneticiler buyurdu, gençlik gereğini yaptı. Lise yıllarımda çoğunlukla gösteri kısmındaydım. Milli Eğitim hareket şablonu gönderiyordu. Okul yöneticileri mecburen onu uyguluyordu. Biz de öğrenciler olarak sıcak havalarda günlerce sıradan hareketlerin provasını yapıyorduk. Bayram günü bir önceki yıldan pek de farkı olmayan bir gösteri sunulmuş oluyordu...
Gençlik bayramı gençlik işkencesine dönüşüyordu.
Oysa Atatürk ülkeyi gençlere emanet etmişti.
Ama bu durumda gençler sadece bir figüran durumundaydı. Ne bir eğlence, ne bir aksiyon. Kaldır kolları indir kolları...
***
Oysa Atatürk'ün hayal ettiği bayram bu olmamalıydı. Gelecek emaneti alan gençler kendilerine özgü, kendileri için kutlanan bir bayramı gerçekten hak ediyorlardı.
Hiç yol kat edemedik... Ne bizim kuşak, ne bizden sonraki kuşak.
Tek fark son yıllarda gösterilerin daha muhafazakar olmasıydı.
Oysa genç beyin, genç kuşak, gelecek demekti...
Atatürk büyük bir heyecanla bu durumu işaret etmişti. Yönetimdeki genç olmayan beyinler bu muhteşem olayı tamamen yanlış yorumlamış ve gençleri devre dışı bırakmıştı.
***
Sonra bu günlere geldik.
Bazı yerlerde yöneticiler siyaseten törenlerden uzak durdular. Bu durum gençlerin daha bilinçli bir şekilde olaya sahip çıkmasına da zemin oluşturdu.
Mesela geçen yıl, inanılmaz bir enerjiyle kutlandı 19 Mayıs. İzmir'de büyük bir coşkuya tanık olduk. Hemen hemen bütün şehirlerde durum aynıydı. Bu ortamın oluşmasına bazı belediyelerin katkısı inkar edilemez. Aslında çok şey de yapmadılar. Sadece gençlerin birlikte eğlenebileceği, keyif alabileceği ortam yarattılar. Hepsi bu...
Bu yıl tören yapılamayacak. Ama görülüyor ki; gençliğe ray döşemek, istikamet belirlemek her zaman olumlu sonuç vermiyor...
İyisi mi Atatürk'ün önem verdiği gençliğe biz de güvenelim ve önlerini açalım.
Onlar istikametini bulur...
Fazla kasmaya gerek yok.