Son günlerde art arda kayıplar yaşadık. Üç sanatçı: yönetmen Oğuzhan Tercan, oyuncu-yazar Civan Canova, ressam Prof. Adnan Çoker. Geride katlar, yatlar, gemicikler bırakmadılar. Ama, öylesine zenginlerdi ki, paha biçilemezdi geride bıraktıklarına. Güzel anılar, dostluklar, sanat yapıtları kaldı geriye. Sevgili Eren Aysan, Cumhuriyet’te Civan Canova’nın ardından yazdığı yazıda Abidin Dino’nun ‘Fikret Mualla’ kitabından bir alıntıya yer veriyor (“İpekböceği, kozasını ipekli kumaş tezgâhı uğruna yapmaz ki… Kozanın karanlığında ipliğini örer durur. Başka türlü baş edemez çünkü…”) ve sanatçıların “Dünyaya kendilerinin ve insanın doğasında var olan özellikleri tamamlamak üzere geldiklerinin bilincinde” olduğunu vurguluyordu.
Adını andığım üç sanatçının da benzer yaşam serüvenleri oldu. İçlerinde, Oğuzhan gibi yapabileceği şeylerin çok azını tamamlayabilmiş olanlar da vardı (sinema sanatlar içinde en acımasızıydı), büyük başarılara imza atanlar da… Ama, üçünün de ortak bir yanı vardı: idealleri için yaşadılar, son ana dek. Hafta sonunda yaşamını ideallerine adayan bir dostu daha sonsuzluğa uğurladık. Prof. Adnan Akyarlı bir bilim insanı olmakla kalmadı; yaşamı boyunca öğretmenliği ve öğrenciliği sürdüren, topluma değer katmak idealinden hiç geri durmayan gerçek bir aydındı. İstanbul Üniversitesi yıllarından arkadaşı Harun Karadeniz’in anısına hiç ihanet etmedi. Sosyalist düşünce onun yaşam felsefesini oluşturan en önemli öge oldu. Altı Ok’un Devrimcilik ilkesi tüm çalışmalarında ona rehber oldu.
Akyarlı öğrenim sürecini ülkemizin farklı kentlerinde sürdürdü. İnşaat Yüksek Mühendisi olmakla yetinmedi, Kıyı ve Liman Yapıları, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi dallarında uzmanlığın yanı sıra Yerel Yönetimler alanında da eğitim aldı. Sivil toplumun gücüne inanıyordu. Ülkemizde ‘Kent Konseyleri’nin gelişme sürecinde büyük katkıları oldu. İzmir Büyükşehir ve Konak Belediyelerinin Kent Konseylerine başkanlık yaptı; bu kuruluşların sembolik yapıların ötesine geçmesi için çaba gösterdi.
ÖĞRETMENLİĞİ SEVERDİ
İzmir Büyükşehir’in bir kuruluşu olan İZELMAN A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı sırasında tanışmak onuruna kavuştuğum Adanan Akyarlı’nın en sevdiği mesleğinin öğretmenlik olduğunu söyleyebilirim. İZELMAN’ın ‘Kitap Kafeler’ projesi ve kısa sürede yaygınlaşan Ana Okulları onun göz bebeği idi. Son karşılaşmamız, bu okulların diploma töreninde olmuştu.
Cumartesi günü, yüzlerce dostunun katılımıyla Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gözyaşları içinde yaptıkları konuşmalarla onu uğurlayanlardan biri de Tunç Soyer’di. “Türkiye bir aydınını, bir devrimci mücadele insanını kaybetti. İnsanlık bir bilgesini kaybetti. Bilim insanıydı, siyasetçiydi, çok iyi bir eğitimciydi… İyilik, hoşgörü, tevazu, sabır, dürüstlük bu kadar mı bir insanda buluşur” dedikten sonra onun adını bir eğitim kurumunda yaşatma sözünü verdi.
Tunç Soyer de, yazımın başında adını andığım sanatçılar gibi, Prof. Akyarlı gibi bir idealist. Çağdaş Sosyal Demokrasiyi onun kadar özümsemiş ve yaşamında rehber kabul etmiş az insan tanıdım. Tarımdan kültüre, ekonomiden eğitime pek çok alanda bir kent yöneticisinin sahip olması gereken donanımlara sahip, ilerlemenin ancak sosyal adaletle gerçekleşebileceğine inanan bir aydın. Ülkemizde ‘Sakin Şehir’ (Slow City) kavramının öncülüğünü yapmakla kalmayan, bunu ülke çapında yaygınlaştıran, İzmir’i kısa sürede dünyanın dört bir yanında adı övgüyle anılan bir kent haline getiren Başkanımızın bir ideali daha hayata geçiyor önümüzdeki hafta içinde, 2 Eylül’de, 91. İzmir Enternasyonal Fuarı çerçevesinde “Terra Madre Anadolu” açılıyor. Anadolu’nun bereketini dünya gastronomi kültürleri ile buluşturacak bu etkinlik, İzmir’in sesini bir kez daha duyuracak. Soyer, “Yaşamı daim kılmak için İzmir’in çok sesli, çok renkli ve çok nefesli bereket sofrasında buluşacağız. Söyleyecek sözü, uzatacak eli ve paylaşacak aşı olan herkesi Terra Madre Anadolu imecesine davet ediyoruz” diyor.
SON ÇIRPINIŞLAR
İzmir, Eylül ayının 12’sine dek gerçek bir şölen yaşayacak. Bir yanda ‘Terra Madre’, öte yanda İzmir’in Kurtuluşunun 100. Yılı kutlamaları. 26 Ağustos’ta başlayan Zafer Yürüyüşü 9 Eylül’de İzmir’de sonlanırken, o akşam Gündoğdu Meydanı’nda İzmirlilere seslenecek Tunç Soyer; ardından, Tarkan konseri var. Etkinliklerin tamamını gazetemizden izleyeceksiniz nasıl olsa, bir noktayı vurgulamak istiyorum bitirirken. Kentin duvarlarında “Bağımsızlığın İkinci Yüzyılı” ve “Barışın İkinci Yüzyılı” sloganlarını içeren billboardları görmüş olmalısınız. Bazı ilkel kafalara göre ‘düşman’ı yendiğimiz gün ‘barış’ sloganıyla kutlanamazmış… Hadi, canım sen de! Bağımsızlığımızı taçlandıran en değerli kavram olan barışa dil uzatanların son çırpınışlarını izliyoruz.