Sakız adası, İstanbul’un iaşesi açısından önem taşır. Sakız’dan İstanbul’a gemilerle şeker, pirinç ve kahve taşınırdı.
İstanbul açısından Sakız’ın önemini Osmanlılar da unutmadı
1453’teki İstanbul kuşatması esnasında, Sakız’dan İstanbul’a gelen dört adet mühimmat ve silah yüklü Ceneviz gemisi Osmanlı askerlerini epeyce endişeye düşürmüştü. 1820’li yıllarda Ege kıyıları, İzmir ve Sakız da dâhil olmak üzere, İzbandut eşkıyalarının baskınına maruz kalmıştı. Rum deniz eşkıyaları (İzbandut), II. Mahmud döneminin en önemli asayiş sorunlarından birini oluşturmuştu. Sakız da bu eşkıyaların baskınına maruz kalmıştı. 1821-1824 Rum isyanları (1236 İhtilali) esnasında, müftiler, isyancıların vurulması emrini vermişti. Bu yüzden özellikle 1824’teki Osmanlıların eşkıyaları bastırmaktaki başarısı, Avrupa, ABD ve Yunanistan’da ‘vatanseverlik duygularını’ artırmış ve Türklere karşı bir öfke belirmişti. Bu öfke, Ruslar ve Fransızlar tarafından Yunanistan’ın genişlemesi lehinde kullanıldı. Bu silahlı çatışmalar esnasında Sakızlı Rum ve Latinlerin çoğu adayı terk etti. Bıraktıkları mallar Osmanlı hazinesine yazıldı. Sakız isyanını bahane eden bazı eşkıyalar, Manisa Ovası'nda da önemli kişileri katletti.
ADAYA MUHAFIZ ATANDI
1824’te Osmanlılar adayı eşkıyalardan kurtarmayı başardı. 1823’te Yusuf Paşa, Sakız muhafızı olarak atandı. Paşa, birkaç yıldır ödenemeyen asker maaşlarını ödemeyi başardı. Sakız eski muhafızı Mehmed Emin Vahid Paşa, Sakız’daki muhafızlık görevinden azledilerek Afyonkarahisar’da mecburi ikamete tabi tutuldu. Vahid Paşa, kısa süre sonra Halep’e atandı. 1824 yılında Vahid Paşa, Hacı İlyas Ağa'yı Kuşadası muhafızı olarak atadı. Bu isyanlar esnasında Kuşadası eşkıyaların sığınma merkezi olmuştu. Sakız’da görevli suiistimali olan birkaç Osmanlı memuruna da görevden el çektirildi. 1826’da Yeniçeri Ocağı kapatılınca, Sakız’daki yeniçerilerin maaşlarının özellikle topçuların maaşlarının nasıl ödeneceği meselesi ortaya çıktı. Neticede topçu askerlerin maaşları İstanbul’daki Tophane bütçesinden ödendi. 1828’de muhafız olarak Yusuf Paşa’yı görürüz. Asker maaşları ödenebildi.
ÜÇ MÜSLÜMAN MAHALLESİ
1831’de genel nüfus sayımı çerçevesinde adanın nüfusunun sayımının yapılması kararlaştırıldı. Bu iş için Abdülhalim Molla Efendi görevlendirildi. Sakız adasına ait 1831 tarihli bu nüfus sayım defteri, Osmanlı arşivinde korunmuştur (No. 3806). Bu sayımda Sakız Müslümanları diğer milletlerden ayrı olarak sayılmıştır. Buna göre Müslümanlar Sakız’da üç mahallede (Sultan Süleyman Mescid-i şerifi, Sultan Süleyman atik Camii ve Bayraklı Cami-i Şerifi) ikamet etmişlerdir. Sakız Kıptileri arasında Müslüman olanlar da vardır (16 erkek). Bunlara ek olarak, Anadolu ve Rumeli’den Sakız’a gelmiş olan Muhacir Müslümanlardan da söz edilir. Bunlar genellikle Mastika köylerinde (sakız vergisi ödemekle mükellef köyler) Rumlarla birlikte iskân edilmişlerdir. Çoğu kahvecilik yapan Kayseri, Safranbolu, Selanik, Karadeniz Ereğlisi, Belgrat, Ankara, Bitlis, adana ve Varna’dan gelmiş olan bekar Müslüman erkekler de bulunmaktadır. Müslümanların ana kitlesi Sakız sur içinde yaşamıştır. 1834’te altı aylık bir nüfus yoklaması yapıldı. Bu, 1835’te tamamlandı. Sakız kalesindeki toplar tamir edildi.
MÜLKLERE EL KONULDU
1821-1824 isyanlarında devlet hazinesine kaydedilen Latin ve Rumlara ait mallar, eski sahiplerine iade edilme kararı alındı. Adaya gelmeyerek mallarına sahip çıkmayanların mallarının Mansure Hazinesi’ne devredileceği açıklandı. Adadan firar etmiş gayrimüslimlerin malları 1836’da hazineye devredildi. 1839’da, Sakız dalyanlarında balık avlama vergisi Sultan I. Abdülhamid’in üçüncü kadını Niyaz Hanım’a tahsis edildi. Sakız isyanları sırasında Sakız’a yakın bir ada olan İpsara adasının nüfusu neredeyse boşalmıştı. Mal sahipleri, İpsara adasına geri dönmeye başladılar. Osmanlı idaresi Ruslarla olan harpten dolayı da adayı tahkim etme kararı aldı. Sakız’a asker ve zahire takviyesinde bulundu.
Görüldüğü gibi, II. Mahmud devrinde Osmanlı idaresinin karşılaştığı en önemli sorunlar, Sakız adasının eşkıyalara karşı korunması, Yunanilik propagandası, asker maaşlarının zamanında ödenememesi, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla birlikte ortaya çıkan mali sorunlar, adayı terk eden Rum ve Latinlerin mallarının mülkiyeti meselesi, yeni vergilerin konulması, nüfus sayımı ve başarısız Osmanlı idarecilerinin tasfiye edilmesidir.
Saray mutfağına gönderilirdi
1839’da Tanzimat’ın ilanı gereğince, adada seçim yoluyla meclisler kuruldu ve azalar tespit edildi. 1841 yılında Sakız adası muhassılı İsmail Bey, mastaki vergisini yeniden düzenledi. Malumdur ki, Sakız’ın en önemli gelir kaynağı sakız (mastika) ağacı belli köylerde bulunuyordu ve üretim hakkı bu köylere aitti. Tekel oluşturulmuştu. Açıkça alım ve satımı yasaktı. Bu tekelin Osmanlı idaresi öncesinde de mevcut olduğu anlaşılıyor. Bu köyler belli miktardaki sakızı ayni olarak İstanbul’a Saray mutfağına göndermek zorundaydılar. Bu köyler 20 küsur köydür, bunlar adanın güney ve güneydoğusunda yer alır.
Kokola vergisi nedir?
Sakız adasına özgü bir vergi kaleminin ismi olduğu anlaşılıyor. Bir çeşit kasaphane vergisidir. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar boğazlandığı için vergiye tabiydi. Anadolu’da Osmanlı idaresinin tahsil ettiği başhane, zebh, kellehane gibi hayvan boğazlamakla ilgili verginin Rumca adıdır.