CHP’lilere sorarsanız, AKP bir projedir; AKP’lilere sorarsanız, Kılıçdaroğlu… Geçmişteki çok sert söylemlerini yalayıp, yutan ve söylediklerinin tam tersini uygulayan Bahçeli için daha geniş bir kesim tarafından, hatta İYİ Parti’den de benzer yorumlar yapılıyor. FETÖ’nün bir ‘proje’ olduğu konusunda ise 15 Temmuz sonrası herkes hemfikir. Peki bu yakıştırmalardan hangisi veya hangileri doğru? Somut belge ve olayları inceleyerek birlikte karar verelim.
AKP’nin bir ‘proje’ olduğunun en somut göstergesi, kurulmasından 3 yıl önce, 24 Ekim 1999’da Avukat Münci İnci’nin evinde gerçekleşen toplantı. Erol Mütercimler’in ‘AKP'nin Kuruluş Günü’ olarak anlattığı bilgilere göre kalabalık toplantıya, Amerikan Konsolos Yardımcısı Schertz ile Tuğrul Türkeş el ele gelmiş ve burada Erdoğan’ın başbakan olacağı açıkça dile getirilmiş.
AKP ile FETÖ Projelerinin birleştirilmesinin önceden planlandığına ilişkin en önemli belge, daha da eski, 1995 tarihli. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Erdoğan’ın Başdanışmanı iken, sonradan müsteşarlığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Milli Eğitim Bakanlıklarını yapacak olan Ömer Dinçer’e ait, Bilgi ve Hikmet Dergisi’ndeki yayınlanan bir makale. Dinçer makalesinde “Türkiye’deki kültürel öncelikli İslami hareketlerle (sonradan FETÖ), siyasi öncelikli İslami hareketlerin (sonradan AKP) bütünleşmiş bir halde devam ettirilebilirse, Türkiye’de İslam’ın hiçbir ülkede görülmemiş bir şekilde sağlam bir temel üzerinde gelecek vaat ettiğini” yazmış. Yıllar önce rektör yardımcısı olduğum dönemde, konuğumuz Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi’yle Manisa’da yemek yerken, AKP ile Gülen Hareketi arasındaki bağlantıya ilişkin bir veri olmadığını söylemesi üzerine, kendisine Dinçer’in makalesinin bir örneğini sunmuş, o da köşe yazısında bu makaleye yer vermişti.
Gelelim Bahçeli’ye. 2002’de erken seçim istemiyle DSP-MHP-ANAP koalisyonunu bozarak, AKP’nin kurulmasını sağlaması; cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP zorlanırken, Abdullah Gül’ün önünü açması; önceden çok ağır eleştirdiği Erdoğan’a destek olup, 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün boşalttığı boşluğu doldurması, ‘Proje’nin önemli bir parçası olduğunu düşündürüyor. Tuğrul Türkeş’in önceden AKP’ye geçişi; 16 Temmuz sabahı, darbe yapan FETÖ’cü Tümgeneral Mehmet Dişli (o sırada AKP milletvekili olan Şaban Dişli’nin kardeşi) ile darbe yapılan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Akıncı Üssü’nden kalkan aynı helikopterle Çankaya Köşkü’ne geldiklerinde, karşılamayı ve ilk görüşmeyi Tuğrul Türkeş’in yapması da ilginç.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ile televizyonda tartışırken, Dersim İsyanı sırasında Atatürk’ün tutumunu eleştirmesinin ardından, FETÖ’nün seks kaseti ile CHP’nin başına geçen Kılıçdaroğlu, ‘Yeni CHP’ safsatası ile başta laiklik, partinin fabrika ayarlarından uzaklaşmasına yol açtı. Atatürkçüler tasfiye edilirken, yerleri ilginç isimlerle dolduruldu; 10 seçim kaybedildi, ama koltuk bırakılmadı. En ilginç etkinlik, 17-25 Aralık 2013 skandalları sonrasında Erdoğan çok yıpranmışken, Mansur Yavaş gibi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde hakkı yenmiş, birleştirici bir adayla kazanabilecekken, Bahçeli ile birlikte, karşısına Ekmeleddin gibi bir siyasal İslamcıyı çıkartması, ‘Ekmek için Ekmeleddin’ sloganı ve “Tıpış tıpış sandığa gidip, oy vereceksiniz” sözleri ile adeta Erdoğan’a çalışması idi.
En önemli belge ise Ergenekon kumpasının başladığı 2008 yılında Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli tarafından yazılan ABD/İsveç ortak yapımı ‘İki Kutba Bölünmüş Bir Türkiye için Beklentiler: Laik ve Üniter Bir Gelecek mi?’ başlıklı 78 sayfalık raporun 71 ve 72. sayfaları… Bu sayfalarda hem ‘2014’te cumhurbaşkanı olacak Erdoğan’ın daha sonra ikinci kez seçileceği’, hem ‘Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifaya ikna edileceği ve yerini Kılıçdaroğlu’nun alacağı’ öngörüleri var, hem de ‘laiklerin marjinalize edileceği’ yazıyor. İkinci öngörü rapordan bir buçuk yıl sonra FETÖ’nün seks kaseti ile aynen gerçekleşti ve karpuz gibi ikiye bölündük.
Şimdi soruyorum: “Bunların hepsi rastlantı mı? Kim veya kimler ‘proje’?”
Ne dediniz? “Aslında tek bir ‘Proje’ var” mı?
Belki de…