Bir korgeneral öldü, hapishanede.

Yıllarca Türk Ordusuna hizmet ettikten sonra, 28 Şubat dönemindeki görevi nedeniyle suçlanan Vural Avar, FETÖ’cü savcı ve hakimler tarafından hapse atılmış, rütbeleri sökülerek er yapılmış ve ilerlemiş, ölümcül olabilecek rahatsızlıklarına karşın cezasını evinde geçirmesine izin verilmemişti.

Adaletin bir gün herkese gerekebileceğini; adalet geciktiğinde, devreye sıklıkla ilahi adaletin (kozmik fatura da denebilir) girdiğine inananlardanım. Bu inancım FETÖ/AKP işbirliği ile çok sayıda Atatürkçü vatanseverin hedef alındığı Ergenekon/Balyoz Operasyonları döneminde gelişti. Haksız ithamlar sonucu intihar eden Yarbay Ali Tatar ve ‘Ergenekon’un Kasası’ olduğu iddia edilen, hapishanede kanserden eriyip, yokluk içinde ölen Kuddusi Okkır o dönemin simgeleriydi.

İlahi adaletin bir kez daha işleyeceğine, zulmeden FETÖ’cü hakim ve savcılar bugün nasıl hapiste veya yurt dışındalarsa, bugün zulmedenlerin de yarın benzerini yaşayacaklarını düşünüyorum. Dini çıkarlarına alet eden, kul hakkı yiyen ve bu yolla aşırı zenginleşen siyasetçilere oy vermek, suça/günaha katkı yapmak sayılır mı, bilmiyorum ama haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamak gerektiğini düşünüyorum.

İşin ilginci, bu suçları işleyen kişilerin referanslarının İslam olması… Uydurdukları İslam’ı ‘namaz kılmak, oruç tutmak, Hacca gitmek’ gibi ritüelik eylemlerle sınırlandıran bu kişiler, İslam’ın ilk şartı, Kuran’ın ilk ayetinin ilk sözcüğü olan ‘İkra’, yani ‘Anlayarak oku’ emrini de, iyi ahlakın temeli olan ‘kul hakkı yememe’ eylemini de yok saymaktalar. İnsanların temel hakkı olan yaşamlarını söndürdükleri halde, üzülmemeleri ve utanç duymamaları, bundan…

ÇÖKÜŞ

İsmail Saymaz’ın Halktv’deki yazısına göre Erdoğan, İmamoğlu'na verilen hapis cezasından bir gece önce Beştepe'de İbrahim Kalın, Ömer Çelik, Numan Kurtulmuş, Hamza Dağ, Mustafa Şen ve seçim kampanyasından sorumlu Prof. Ertan Aydın’dan oluşan yakın ekibini toplamış ve “İmamoğlu ceza alırsa bizi nasıl etkiler?” diye sormuş, Aydın’ın yanıtı “Çok aleyhimize olur” şeklinde olmuş. Erdoğan, “Yargı bağımsızlığına güvenin” demiş ve toplantıyı bitirmiş. İddia doğruysa, Aydın haklı çıktı; İstanbul’a ‘çöküş’ gerçekleşmedi ama AKP’deki ‘çöküş’ hızlandı.

KURTULUŞ

Kurtuluşumuz haksızlığa, adaletsizliğe karşı bir araya gelip, lider nitelikleri taşıyan, hızlı ve doğru karar verebilen, problem çözme yeteneğine sahip, en önemlisi de birleştirici olan bir cumhurbaşkanı adayında uzlaşarak, iktidarı açık ara ile elde etmekle olası. Bu özelliklere sahip iki adaydan İmamoğlu’nun avantajları iki kez mağdur edilmiş olması, Akşener’in desteklemesi ve Erdoğan’a karşı biri açık ara, iki kez kazanmış olması; dezavantajları ise 1 aylığına da olsa, seçim öncesi İstanbul’un teslim edilecek olması ve hukuk dışı bir yolla önünün kesilme olasılığı. Yavaş’ın adaylığında da Ankara’nın teslim edilmesi gerekiyor, ama bunun riski daha düşük. Demirtaş’ın “İsmi geçenler arasında kazanamayacak aday yoktur” sözleri, HDP’nin Yavaş’ın adaylığını destekleyebileceği şeklinde de yorumlanabilir. Bakarsınız Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu açıkça destekleyen Akşener’e “Seçim öncesi İstanbul’u veremeyiz, Ankara düşünülebilir” şeklinde bir karşılık verir; İYİ Parti seçmeni Yavaş’ı İmamoğlu’na tercih eder, çünkü. Her iki adayı da yıpratmamakta ve ilk hamleyi karşıdan beklemekte yarar var.