Seçim ne zaman? Erdoğan aday olabilecek mi? Muhalefetin adayı kim olacak? İmamoğlu’nun davası nasıl sonuçlanacak?
Seçim ne zaman? Erdoğan aday olabilecek mi? Muhalefetin adayı kim olacak? İmamoğlu’nun davası nasıl sonuçlanacak? Bu soruların yanıtlarını bilmesem de şunu biliyorum: Seçim ne zaman yapılırsa yapılsın, kimler aday olursa olsun, AKP seçimi kaybetmiştir. Hem de hezimetle… Çünkü hukuk Erdoğan’ın yeniden aday olup, seçilmesi için eğilip bükülmeye başladı. Olmayan fıkraya dayanılarak, fıkra gibi kararlar alınabiliyor; cinsel taciz suçundan açılan soruşturmadan ‘delil yetersizliği’ ile kurtulanlar, yetersiz delillerle hapis cezası verebiliyor, artık. Hukuk dışı biçimde İstanbul’daki tekrarlanan belediye seçimlerinde halk cezayı nasıl kesmişse, yine kesecek.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muharrem Akkaya’nın “İki adaydan biri seçim takvimi açıklandıktan sonra ceza alırsa seçimi kazansa bile mazbatası verilmez ve seçimler yenilenir. 45. günü takip eden ilk Pazar gününde yeniden Cumhurbaşkanı seçimi yapılır.” açıklaması ilginçti. Davanın erken bir aşamasında bu kadar ayrıntılı açıklamalar yapan YSK’nin, Liberal Demokrat Parti’nin “Mevcut cumhurbaşkanının üçüncü defa adaylığı için hangi koşulların gerçekleşmesi gerektiği” sorusunu ‘seçim takvimi açıklanmadığı’ gerekçesiyle yanıtlamamış olması daha da ilginç. YSK Başkanı artık bu soruyu yanıtlamalıdır.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun 2009’da söylediği sözleri bir kez daha hatırladım: “Tarih, siyasallaşmış ve bağımsızlığını kaybetmiş bir yargının, bir bumerang gibi onu kendisine bağlı hale getirmeye çalışanları vurduğuna ilişkin örneklerle doludur. Tarihten ders alınmasında yarar vardır.”
Yaşayan süreç şu koşulları değiştirdi:
1-İmamoğlu’nun adaylık şansı arttı ve 6’lı Masa’nın CHP dışı bileşenlerinin, özellikle de Akşener’in, İmamoğlu’nun arkasında olduğu belli oldu.
2-Erdoğan’ın en büyük korkusunun İmamoğlu’nun adaylığı olduğu anlaşıldı. Erdoğan, Mansur Yavaş’ın adaylığı durumunda HDP’yi yanına çekmeye çalışabilir ama İmamoğlu’na karşı elinde hiçbir koz yok. İstanbul’da İmamoğlu’na karşı ilk kaybedişinde, hukuk dışı yollara başvurulmuş ve tekrarlanan seçimde hezimete uğramıştı. Hukuk dışı uygulamalar sürerse daha da ağır bir hezimet yaşayacaktır.
3-Çok önemli ‘Sansür Yasası’ oylanırken, Meclis’te direneceğine ABD’ye giden ve dönünce ‘Başörtüsüne yasal güvence’ projesini ortaya atan Kılıçdaroğlu, hakimi değişmiş İmamoğlu davasında karar açıklanırken Almanya’daydı ve dönüşünde “28 Şubatçılar artık Saray'ın içerisindedir. Saray artık 28 Şubat zihniyetinin ta kendisidir.” sözlerini sarf etti. Bu sözler kendisinin adaylığını destekleyenleri bile isyan ettirdi ve Kılıçdaroğlu’nun neden aday olmaması gerektiğini anlayan insanların sayısı hayli arttı.
İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmasının ardından, Erdoğan’la ilk kez bir araya geldiğinde, Erdoğan’ın yüzünde daha önce hiç görmediğim tedirgin bir ifade fark etmiştim. Nedenini şimdi daha iyi anlıyorum… Karşısında kendi gençliğini görmüş ve işinin bu kez güç olduğunu anlamıştı. Korktuğu başına geldi; çöküş İstanbul’un kaybedilmesiyle başladı, İmamoğlu’na yapılan ikinci haksızlıkla tamamlanacak gibi…
İmamoğlu’na yapılan hamlenin amacı, seçim öncesi İstanbul Belediyesi’ni elde etmekse, Saraçhane Mitingi ile bu işin o kadar kolay olmadığını ve Belediye’ye çökülürse büyük oy kaybı yaşayacağını anlamıştır. YSK Başkanı’nın İmamoğlu’nun adaylığına yönelik yorumları, mahkeme sürecinin hızla sonuçlandırılmayacağını ve seçim öncesi Demokles’in Kılıcı gibi kullanılacağını düşündürüyor. Ancak Demirel’in dediği gibi “Demokrasilerde çare tükenmez”. Birden fazla aday gösterilir, adaylardan biri (örneğin İmamoğlu) bir şekilde engellenirse, diğer aday (örneğin Yavaş) yarışa devam eder; engellenmezse seçimden kısa süre önce yapılan güvenilir kamuoyu yoklamalarında hangi aday öndeyse, diğeri yarıştan çekilir. Demirel’in bir diğer ünlü sözü ise şöyle: “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir”