2016 yılında Amerika'da otobiyografik bir kitap yayınlandı: Hillbilly Elegy. Türkçe olarak 'bir köylünün ağıdı' şeklinde çevrilebilir.
2020 yılında da ünlü rejisör Ron Howard tarafından sinemaya uyarlandı, başrollerini de Amy Adams ve Gleen Close paylaştı. Konusunu gerçek hayattan alan film kısaca, uyuşturucu bağımlısı bir annenin çocuğu olarak oldukça güç şartları geride bırakıp bir Amerikan rüyasını gerçekleştirerek Yale Üniversitesi’nden mezun olan bir avukatın otobiyografik öyküsünü anlatıyor. Filmin tanıtımında, ‘Eğer bulunduğunuz ortam koşulları içinde kendinizi bunalmış hissediyorsanız ve coğrafya ya da doğduğunuz aile kaderdir diye düşünenlerdenseniz, biraz umut yeşertmek için filmi mutlaka izleyin’ deniliyor.
Elbette, bu tür iyimserlik aşılayan bir çok sinema yapımı var, ancak bu filme senaryo olan kitap, JD Vance'ın gerçek hayat hikayesi. O'nun kim olduğunu bazı okuyucularımız biliyordur: ABD'nin 2022 yılından bu yana Ohio Eyaletinin Senatörü ve artık ABD'NİN 47.Başkan seçilen Trump'ın resmi başkan yardımcısı adayı!
***
Vance, henüz 39 yaşında. Politikaya Cumhuriyetçi Parti’den atıldığı ilk yıllarda, Başkan Donald Trump'a son derece mesafeli bir duruşu vardı ve Trump'ı başkanlık görevi için uygun görmeyenlerin safında idi. Hatta Amerika'nın bekası için tehlikeli buluyordu. O yıllardan günümüze geçen sekiz yılda görüşlerini değiştirmiş olmalı ki bu görevi kabul etti!
2016 yılında Trump, başkanlık yarışında iken Vance da yukarıda bahsettiğimiz kitabını yeni yayınlamıştı ve tüm Amerika'da çok satanlar listesine hızla giren bu eseri nedeni ile oldukça popüler bir isim haline gelmişti. O yıl, Trump, Washington'daki Beyaz Saray'a yerleşirken, Vance de memleketi Ohio'da uyuşturucu karşıtı aktivitelerde bulunuyor, konferanslar veriyordu.
Trump ve Vince'in içinde bulundukları Cumhuriyetçi Parti'nin kuruluşu 1854'lü yıllara kadar gider. Günümüzde, WASP denen, Avrupa kökenli beyaz egemen kültürün ya da tarihsel sınıfın bir partisi olarak konumlansa da 1860 yılındaki seçimlerde devrimci sayılabilecek bir reaksiyonla, başkan seçilen parti liderleri efsanevi Lincoln önderliğinde, köleliği tarihe gömmek için bir iç savaş yapmak zorunda kalmışlardı. Artık o radikal sosyal tavır yok partide, kürtaja karşılar, silahlanma taraftarlığı egemen, eşcinsel evliliğini konuşmak için bile ajandalarına almıyorlar, transseksüel hakları tanımıyorlar. Ekonomi politikaları , Adam Smith'in 1776'larda 'toplumların refahı' kitabında yazdığı 'Laissez faire, laissez Passer!' yani hiç bir regülasyonun olmadığı 'bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler' anlayışından bir adım ilerlemiş durumda değil. Vergi indirimleri, sendika karşıtı tutumları da dillendirdikleri diğer argümanlar… Dış politikaları ise 'Amerika çıkarları için dünyayı yakarım ve Anti Rusya / Anti Çin düzleminde' ilerliyor.
Bu noktada Vance'ın, Trump'ın başkan yardımcısı olarak düşündüğü adaylardan olan Kuzey Dakota Valisi Doug Burgum ile Florida Senatörü Marco Rubio arasından nasıl sıyrıldığını tahmin etmek güç değil! Trump, 15 Temmuz'daki Cumhuriyetçilerin ulusal kongresinde, Vance'ın resmi olarak adaylığını açıklarken “Amerika’yı yeniden güçlendirmeme yardımcı olmak için tüm yeteneklerini kullanacak” demişti. Zamanımızın en kırsal bölgelerden birisi olan Apalaş dağlarında, bir uyuşturucu bağımlısı annenin çocuğunun yarattığı Amerikan Rüyasının, milyonlarca Amerikalı seçmen tarafından alınacağından şüphe etmiyordu, üstelik 13 temmuzda Pennsylvania'da seçim mitinginde yapılan suikast girişimi sonrası artık Trump için başkanlık ipini göğüslemek bir hayli kolaylaşmıştı. Tabii ki Kamala Harris'in arkasına aldığı rüzgarı sürükleyememesi ve Biden döneminin hayal kırıklıklarını unutturamaması da bir diğer önemli faktör olarak bu seçim süreçinde görüldü...
Artık Trump ve Vance, seçimi başarı ile geride bıraktı. Bu ikilinin, neo-muhafazakar, popülist, göçmen karşıtı, Ukrayna ve Suriye dahil Amerika’nın dış askeri varlığına karşı, ekonomik regülasyonları istemeyen, anti Rus ve anti Çin tutumlu politikaları için tüm Amerika ve tüm dünya deney alanı!